1990’lar, Marvel kahramanlarının çizgi film uyarlamalarına sıkça rastladığımız bir dönemdi. Ancak Thor, bu furyadan büyük ölçüde nasibini alamamıştı. Tam da bu dönemde, Marvel’ın aşina olduğumuz Thor yorumundan radikal biçimde ayrışan, doğrudan İskandinav mitolojisinin köklerine inen bir proje filizleniyordu. Yazar Henry Gilroy ve model Fabio Lanzoni’nin ilginç karşılaşmasıyla tetiklenen bu fikir, animasyon yönetmeni Seth Kearsley ve en önemlisi, “Hellboy“un gelecekteki yaratıcısı Mike Mignola’nın dahil olmasıyla benzersiz bir sanatsal yöne evrildi.
Mignola’nın tasarımlarıyla hayat bulan bu “Thor: Thunder God” projesi, Marvel çizgi romanlarından ziyade otantik İskandinav destanlarını temel alıyordu. Glen Murakami’nin de (“Teen Titans”) katkıda bulunduğu ekip, Thor, Odin, Hela gibi karakterleri Mignola’nın o dönem için belki “fazla soğuk ve sert” bulunan, ancak sonradan imza stili haline gelecek çizgileriyle yeniden yorumladı. Kearsley’in YouTube kanalında izlenebilen iki dakikalık pilot bölüm, ortaçağ fantezisi atmosferinde, Marvel’ın alışılageldik Thor yorumundan oldukça farklı, derinlikli bir dünya vaat ediyordu; bu, Stan Lee/Jack Kirby’nin kibir nedeniyle sürgün edilen ve Donald Blake kimliğiyle alçakgönüllülüğü öğrenen Thor’undan ziyade, mitolojinin daha ham ve çocuksu bir ruhunu yansıtıyordu.
Mignola için bu proje, devler ve canavarlar çizme tutkusunu tatmin edeceği bir alan sunuyordu. Proje rafa kalksa da, Mignola’nın İskandinav mitolojisine olan bu derin ilgisi ve özgün yorumu, ilerleyen yıllarda “Hellboy” evreninde yankı bulacaktı. “Ragna Rok Projesi” gibi hikayeler, bu mitolojik temaların Mignola’nın eserlerindeki izdüşümleri olarak okunabilir.
Bu etkinin en somut ve çarpıcı örneği ise Mignola’nın Christopher Golden ile yarattığı “Hellboy: Devlerin Kemikleri” (Hellboy: The Bones of Giants) çizgi romanıdır. Burada, iptal edilen Thor projesinin ruhu –Thor’un hayaletinin Hellboy’a musallat olması ve Mjolnir’in keşfi gibi dramatik unsurlarla– adeta yeniden canlanır. Bu anlatı, Hellboy karakterine mitolojik bir katman eklerken, Mignola’nın estetik ve tematik arayışlarının bir devamı niteliğindedir.
Sonuç olarak, 90’ların sonunda hayata geçemeyen bu Thor çizgi filmi, Mike Mignola’nın özgün vizyonuyla Marvel evreninin ötesine geçerek İskandinav mitolojisine sofistike bir bakış sunma potansiyeli taşıyordu. Bu felsefi derinlik ve ikonografik zenginlik bir Thor animasyonuna dönüşmemiş olsa da, mirası Mignola’nın sanatında ve özellikle Hellboy’da yaşamaya devam etmektedir.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak