Son yıllarda arkeolojik çalışmalarda antik DNA’nın rolü kritik bir öneme sahip. Özellikle kalıntıların kromozomal cinsiyetinin belirlenmesi, tarihsel sosyolojik yapıların anlaşılmasına yardımcı oluyor. Yapılan iki yeni çalışma, MÖ 8000 ila 5800 yılları arasında yaşamış 395 antik bireyin stabil izotoplarını ve iskelet kalıntılarını analiz ediyor. Bu bireylerden 131’inin DNA’sı dizilenebildi.
Çatalhöyük’teki Şaşırtıcı Bulgular
- Kadın Merkezli Akrabalık Bağları: Yüncü ve diğerlerinin çalışması, Çatalhöyük’teki akrabalık modellerinin zamanla değiştiğini, ancak aynı veya yakın evlerde yaşayan bireylerin ağırlıklı olarak anne soyu üzerinden akraba olduğunu ortaya koydu. Bu durum, kız çocuklarının %70 ila %100 oranında evlere bağlı kaldığını, yetişkin erkek çocukların ise başka yerlere taşınmış olabileceğini düşündürüyor.
- Kadın Çocuklara Pozitif Ayrımcılık: Araştırmacılar, kız bebek ve çocuk mezarlarında erkeklere göre beş kat daha fazla mezar hediyesi bulunduğunu tespit etti. Bu bulgu, Çatalhöyük’teki toplumsal cinsiyet rollerine ve kadınlara verilen değere dair önemli ipuçları sunuyor.
- Değişen Sosyal Organizasyon: Veriler, Çatalhöyük’te sosyal örgütlenme modellerinin zamanla nasıl değiştiğini de gösteriyor. Yerleşimin erken evrelerinde, evlerde birlikte gömülen bireyler genellikle geniş aile üyeleriydi. Ancak sonraki dönemlerde, ev mezarlarının genetik kompozisyonu daha az homojen hale geldi. Genetik olarak akraba olmayan, ancak aynı evde gömülü yeni doğan grupları bulundu. Annelerinin benzer diyetlere sahip olması, evlat edinme veya benzeri mekanizmaların yaygınlaşmış olabileceğini düşündürüyor. Bu, genetik akrabalığın zamanla sosyal örgütlenmede daha az merkezi hale geldiğini gösterse de, kadın merkezli uygulamalar Çatalhöyük’ün tüm varlığı boyunca devam etti.
Çatalhöyük’te kadın merkezli uygulamalar ve zaman içinde değişen akrabalık örüntüleri.
İki Çatalhöyük figürini gösterilmektedir (Mellaart International ve Ankara İngiliz Enstitüsü). Ortada: tipik bir Çatalhöyük binasının rekonstrüksiyonu (Kathryn Killackey). Sol: Genetik olarak incelenmiş altı gömü (bina haritasında mavi) ve bunların genetik bağlantıları (çizgiler) ve çıkarılan soyağacı ile Bina 6. Ortada: İyi mezar frekansları ve mor renkle gösterilen boncuklarla stilize edilmiş bir kadın bebek gömüsü. Sağ altta: Yaklaşık 500 yıla yayılan 15 bina içindeki genetik akrabaların sıklığı (sağ alt).
MELLAART INTERNATIONAL; K. KILLACKEY; ANKARA İNGİLİZ ENSTİTÜSÜ
Ortaya Çıkan Sonuçlar ve Tarihsel Bağlamı
Bu sonuçlar, Neolitik köylerdeki sosyal örgütlenmenin esnek doğasını ve hane halklarının birkaç düzine nesil içinde değişebileceğini ortaya koyuyor. Ayrıca, Neolitik Güneybatı Asya’da kadın merkezli uygulamaların ilk doğrudan kanıtını sunuyor. Bu durum, Anadolu kökenli olan ancak daha sonra patrilokalite (erkeklerin doğum yerinde kalıp kadınların başka yere taşınması) ve genellikle erkeklerle ilişkilendirilen özenli gömü uygulamaları gösteren sonraki Avrupa Neolitik alanlarında gözlemlenen kalıplarla keskin bir tezat oluşturuyor. Çatalhöyük kanıtları, bu tür erkek merkezli uygulamaların erken tarım toplumlarının doğal bir özelliği olmadığını açıkça ortaya koyuyor.
Bu bulgular, Çatalhöyük’ün sadece büyüklüğü ve eşsiz mimarisiyle değil, aynı zamanda karmaşık ve değişen sosyal yapısıyla da Neolitik döneme dair anlayışımızı zenginleştiren, Dünya Mirası Listesi’ndeki bu önemli yerleşimin değerini bir kez daha kanıtlıyor.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak