Televizyon, 2025 yılında yine hayatın karmaşasına anlam katan bir alan olmayı sürdürüyor. HBO Max, yalnızca hikâye anlatımıyla değil; insan doğasını, güç ilişkilerini ve kırılgan mizahı birlikte ele alabilme cesaretiyle öne çıkıyor. Bu yıl ekranlarda iz bırakan 10 yapımı bir araya getirdik — bazıları distopik, bazıları duygusal, bazıları ise sadece zekice.
1. The White Lotus (Sezon 3)
Mike White’ın ödüllü dizisi bu kez ölüm, inanç ve arınma temaları etrafında dönüyor. Tayland’da geçen yeni sezon, lüks ve spiritüellik arasında sıkışmış karakterlerle “aydınlanmanın da bir ayrıcalık meselesi olup olmadığını” sorguluyor. Bir kez daha seyircisini rahatsız etmeyi başarıyor: hiçbir karakter masum değil, ama hepsi bir şekilde tanıdık.
2. The Last of Us (Sezon 2)
Pedro Pascal ve Bella Ramsey’nin olağanüstü performanslarıyla yükselen dizi, ikinci sezonunda intikam, yas ve hayatta kalma temalarını derinleştiriyor. Ellie ve Dina’nın ilişkisi, bu sezonun duygusal kalbini oluşturuyor. Görsel olarak büyük, hikâyesel olarak karanlık — ve belki de daha cesur.
3. Hacks (Sezon 4)
Jean Smart bir kez daha komedi tarihine geçiyor. “Hacks”, kadınların sahne üzerindeki görünmez savaşını zekice, keskin ve içten bir dille anlatıyor. Deborah Vance artık bir talk-show sunucusu — ama mikrofonun arkasında hâlâ bir insan, bir ego ve bir duvar var. Bu sezon, kahkahanın ardındaki kırılganlığı sahne ışığı kadar parlak kılıyor.
4. Task
“Mare of Easttown”ın yaratıcı ekibinden gelen bu yeni polisiye, Pennsylvania’nın gri sokaklarında geçiyor. Mark Ruffalo, acısını içine gömmüş bir FBI ajanı rolünde kusursuz. “Task”, suç dizilerinin tipik kalıplarını kırıyor; karakterlerini yalnızca suçlular ve kahramanlar olarak değil, birbirine benzer kayıplar yaşayan insanlar olarak çiziyor.
5. The Rehearsal (Sezon 2)
Nathan Fielder’ın deneysel gerçeklik kurgusu geri döndü. Bu sezon, “uçuş korkusu”ndan “otizm tanısı almaktan kaçınmaya” uzanan bir öz keşif hikâyesine dönüşüyor. Fielder’ın hem mizahi hem de trajik anlatımı, izleyiciyi rahatsız ederken düşündürmeyi de başarıyor — belki de televizyonun en tuhaf, en dürüst anlarından bazıları burada yaşanıyor.
6. Peacemaker (Sezon 2)
James Gunn’ın DC evrenini yeniden tanımladığı yapım, süper kahraman türüne mizahi ve politik bir soluk getiriyor. John Cena’nın anti-kahramanı, bu sezon çoklu evrenlerde gezinse de özünde hâlâ yalnız ve yanlış anlaşılmış bir adam. Gunn’ın çarpık mizahı ve duygusal ton karışımı, diziyi çizgi roman uyarlamaları arasında özel bir yere koyuyor.
7. The Pitt
Modern televizyonun en yoğun medikal dramasına hazır olun. “The Pitt”, gerçekçi senaryosu ve performanslarıyla adeta bir acil servisin nabzını izleyiciye taşıyor. Noah Wyle’nin Emmy kazandıran performansı, “insani yorgunluk” kavramına dramatik bir derinlik kazandırıyor.
8. The Mortician
Gerçek bir olaya dayanan bu belgesel, cenaze sektöründeki etik sınırları zorluyor. David Sconce’un karanlık hikâyesi, ölümden sonraki dünyanın da kapitalizme teslim edildiğini gösteriyor. Soğukkanlı, rahatsız edici ama durdurulamaz derecede merak uyandırıcı.
9. Duster
J.J. Abrams ve Josh Holloway ikilisinden retro bir suç hikâyesi. 1970’lerin tozlu otoyollarında geçen dizi, “arabalar, suç ve devlet sırları” üçgeninde nefes kesici bir atmosfer kuruyor. Erken iptal edilmesine rağmen, stil sahibi noir anlatımıyla yılın sürprizlerinden biri oldu.
10. Conan O’Brien Must Go (Sezon 2)
Televizyonun en zeki palyaçosu geri döndü. Conan, bu kez İspanya’dan Yeni Zelanda’ya uzanan bir rotada, mizahın evrenselliğini kanıtlıyor. Absürd, içten ve tamamen Conan’a özgü — mizahın hâlâ dünyayı iyileştirebileceğini hatırlatıyor.
🎬 Apartman Notu:
HBO Max, bu yıl da televizyonun geleceğini yeniden şekillendiren hikâyelere imza atıyor. Her biri farklı bir evren, ama ortak bir damar var: kırılganlıkla direncin ince çizgisi. Bazen kahkahayla, bazen sessizlikle.
