Bu hafta vizyona giren “James Mangold imzalı (A Complete Unknown: Bob Dylan), “Tam Bir Bilinmez – Bob Dylan” filmi, 60’ların başında elinde gitarı ve sırtında çantasıyla Midlands’ten müziğin mabedi New York’a gelip burada barlarda palazlandıktan sonra 300 bin kişiye konser veren bir ikon hâline dönüşmesinin ardından şöhretin getirdiği depresif çıkmazlarını vasatın altında bir performansla anlatıyor.
Robert Allen Zimmerman, bizim tanıdığımız adıyla Bob Dylan, dünya müzik tarihine damga vurmuş bir isim olmakla birlikte ülkesi Amerika için apayrı bir yerde durur. Zira Amerika’nın hayli zengin folk müzik mazisine hem nicelik hem de nitelik olarak çok fazla eser bırakmıştır.
“I’m Not There”di (Beni Orada Arama)
Dile kolay, 69 albüm, 600’den fazla şarkı, sadece Dylan’ın eliyle ABD’nin arşivlerinde yer alır. Dylan ayrıca 2016 yılında Nobel
Edebiyat Ödülü almıştır, bir de Oscar ödülünün sahibidir ve bunlara sahip gelmiş geçmiş tek müzisyendir. Ancak buna rağmen
Hollywood’un gözüne girememiştir. Bob Dylan’la ilgili belgeseller haricinde (benim bildiğim) iki film yapıldı şu âna kadar. Bunlardan biri Todd Haynes’in 2008 yılında hem senaristliğini hem de yönetmenliğini yaptığı “I’m Not There”di (Beni Orada Arama).
Diğeri de yeni vizyona giren James Mangold imzalı (A Complete Unknown: Bob Dylan), “Tam Bir Bilinmez – Bob Dylan”. Başrollerinde Timothee Chalamet, Edward Norton, Elle Fanning, Monica Barbaro, Boyd Holbrook, Scoot McNairy yer aldığı film, Dylan’ın gitarla yapılan müziğin çığır açtığı bir dönem olan 60’ların başında elinde gitarı ve sırtında çantasıyla Midlands’ten müziğin mabedi New York’a gelip burada barlarda palazlandıktan sonra 300 bin kişiye konser veren bir ikon hâline dönüşmesinin ardından şöhretin getirdiği deprresif çıkmazlarını anlatıyor.
“Daha ölmedim!”
Ellijah Wald’un Bob Dylan Electrique – Newport 1965 adlı kitabından esinlenerek yola çıkan filmde Bob Dylan, dünyanın politik,
sosyokültürel olarak kasıp kavrulduğu bir dönemde müzik yapmak için New York’a gelir. Başkan Kennedy suikasta kurban gitmiştir, Kruşçev liderliğindeki Sovyetler Birliği, füzelerini Küba’dan çekmiştir, İngiltere’de Beatles ortalığı yakıp yıkmaktadır. Dylan ise New York’a gelmeden önce sirklerde çalışan, gitar çalmayı da oradaki kovboylardan öğrenmiş 20 yaşında taşralı bir gençtir. Şehre adım atar atmaz, Amerikan folk müziğinin babalarından, Dylan’ın da idolü olan Woody Guthrie’yi hasta yatağında ziyaret eder. Guthrie konuşacak hâlde olmamasına rağmen, kendisini ziyarete gelenler için “Daha ölmedim!” yazılı kartvizitler bastırmıştır ve kendini bu şekilde avutmaktadır.
Guthrie’nin refakatçisiyle Pete Seeger’dır. Guthrie, Dylan’dan bir şeyler çalmasını ister. Dylan da bu isteği elbette geri çevirmez.
Guthrie şarkıyı çok beğenir. Pete de Dylan’ın elinden tutar ve 21 yaşında çıkardığı ilk plağı 1000 kopya satar. Bu arada Sylvia adlı
aktivist kızla aşk yaşamaya başlar. Bobby için artık dandik barlarda tıngırdatma dönemi bitmiştir.
Bir başka efsane Joan Baez’le önce aynı sahneyi, sonra aynı yatağı paylaşır. Bu aşk üçgeninin sarmalında, counrty mi, folk mu, rock’n roll mu tartışmaları arasında Bobby bir yandan şöhret basamaklarını son hız tırmanırken diğer yanda aynı şöhretin getirdiği depresif ve kaotik ruh haliyle uğraşmak durumunda kalır. Ve nihayetinde büyük tartışmalara yol açan Newport Folk Festivali’nde patlar. Zira -müzisyen ağzıyla söylersek- Bob Dylan “elektriklilere” geçmiş, sahnede “Like a Rolling Stone’u grubuyla
birlikte söylerken, menajerlerin ruhu kabarmıştır çünkü ibre rock’n roll’a kaymaya başlamıştır.
Seyirciler ve organizatörler ise bunu asla kabul etmeyip Dylan’ı yuhalar, sahneye bira kutuları fırlatır. Dylan ve ekibi de topukları arkalarına vura vura ortamdan kaçarlar… “Tam Bir Bilinmez – Bob Dylan”, tam olarak bir Bob Dylan biyografisi değil. Bu niyetle izlemeye kalkanları baştan uyarmakta fayda var. Film sadece Dylan’ın folk’tan rock’n roll’a geçişi arasında ve bu geçiş esnasında başta kendisi olmak üzere etrafını saran kalabalıklar yüzünden kapıldığı şöhret huzursuzluğunu anlatıyor.
“Tam Bir Bilinmez – Bob Dylan”
Bir müzisyenin biyografi filmi olduğu için epey zengin şarkılarla dolu olması da normal. Yönetmen Mangold’un “dönem filmi” “açılımı” da yerinde. Ancak film -hadi Timothee Chalamet’in performansı da bizden olsun- başka bir şey vaat etmiyor. Filmin geçtiği çalkantılı dönemde yaşananlara şöyle bir üstün körü bakan “Tam Bir Bilinmez – Bob Dylan” havada kalan, çekmiş olmak için çekilmiş vasat altı bir müzik filmi olarak kayıtlara geçiyor.
Meraklısı elbette izlesin ama 2007 yılında Venedik Film Festivali’nde “Jüri Büyük Ödülü”nü ve Dylan rolünde harikalar yaratarak “En İyi Kadın Oyuncu Ödülü”nü alan Cate Blanchet da dahil olmak üzere, sekiz farklı oyuncunun Bob Dylan’ı canlandırdığı “I’m Not There” varken, bu filmle haybeye 140 dakikanızı harcamayın derim…
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum yap