Yazar-yönetmen Kevin Williamson’ın iki farklı yüzü var; zevklerinize göre değişir bu. Eğer bir korku tutkunuysanız, onu kesinlikle “Scream” serisinin ortak yaratıcısı ve birçok filminin yazarı olarak tanırsınız. Üstelik 1997 yapımı “I Know What You Did Last Summer” ve 2022’nin hafife alınan COVID-19 slasher filmi “Sick”in de kaleminden çıktığını bilirsiniz. Ancak slasher’lar size biraz fazla korkutucu geliyorsa, o zaman Williamson’ı hem dönemini belirleyen melodramlar olup ruhu yakalayan “Dawson’s Creek” ve “The Vampire Diaries” gibi TV dizilerinin yaratıcısı olarak tanıyabilirsiniz.
Bu iki yarı birbirine taban tabana zıt gibi görünse de, aslında her iki tür de pembe dizi tarzı bileşenlerle dolu. Tek önemli fark, karakterlerin aşık olmasını mı yoksa birbirini öldürmesini mi umduğunuz. İşte şimdi, Williamson’ın en yeni dizisi “The Waterfront” ile ikisini birden elde ediyorsunuz! Belki de bu yüzden, dizi 19 Haziran Perşembe günü prömiyerinden bu yana Netflix’te fırtınalar estiriyor.
“The Waterfront”: Aile İşini Ayakta Tutmak İçin Ne Kadar İleri Gidersiniz?
“The Waterfront”, reis Harlan Buckley (David Fincher’ın “Mindhunter”ında adeta sahneyi yiyip bitiren Holt McCallany’nin yine döktürdüğü bir performansla) liderliğindeki Buckley ailesini takip ediyor. Harlan, ailesinin köklü balıkçılık ve restoran işinin üzerindeki sayısız sorunla uğraşmak yerine içkiyi tercih ediyor. Onun açığını, kocasının karıştırdığı pislikleri temizlemekten çekinmeyen eşi Belle (Maria Bello) ve sosyopat bir uyuşturucu baronu girişimci için yarı zamanlı uyuşturucu kuryeliği yapmaya karar veren oğlu Cane (Jake Weary) kapatıyor. Bu arada, o sosyopat patron rolünde de keyifli bir şekilde sapkın Topher Grace’i izlemek ayrı bir lezzet katıyor!
Yetmedi mi bu kadar drama? Cane’in kız kardeşi Bree (Melissa Benoist), kardeşinden nefret ediyor ve onu alt etmek için bir DEA ajanıyla uyuşturucu bağımlılığıyla beslenen ilişkisini kullanıyor. Bu sırada, Shawn West (Rafael L. Silva) restorana barmen olarak katılıyor ve Harlan’ın gayrimeşru oğlu olarak ailenin dramasına dahil oluyor.
Tüm bunlar kulağa aşırı abartılı ve saçma geliyorsa, dizinin Williamson için oldukça kişisel, gerçek bir hikayeye dayandığını bilmelisiniz: Babası bir balıkçıymış ve balıkçı teknesini uyuşturucu kaçakçılığı için kullanmış, ancak tabii ki “The Waterfront”ta gördüğümüzden çok daha küçük çaplı bir operasyonmuş. İşte bu gerçek olayları baş döndürücü twistler ve pembe diziye yakışır gelişmelerle dolu bir şov için başlangıç noktası olarak kullanan “The Waterfront”, gerçekten de Netflix’te “dalgalar” yaratıyor (kelime oyunumuz tam da yerini buldu!). Hatta 25 Haziran 2025 itibarıyla, FlixPatrol’ün raporlarına göre dizi, dünyanın çoğu yerinde Netflix’in Top 10 listesinde rahatça yer alıyor ve ABD de dahil olmak üzere birçok pazarda bir numaraya yükseldi bile.
Tüm bu telaşın ne hakkında olduğunu kendiniz görmek için “The Waterfront”a bir gezi yapabilirsiniz, zira dizi şimdi Netflix’te yayınlanıyor! Bu yaz kaçırmamanız gereken dizilerden biri!
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak