Berlin’in sanat sahnesinin nabzını tutan ve Avrupa’nın en büyük sanat okullarından biri olan Berlin Sanat Üniversitesi (UdK)‘nin yıllık açık stüdyoları etkinliği Rundgang 2025‘i geçtiğimiz günlerde biz de deneyimledik. Şehrin dört bir yanına yayılmış mekanlarda, gelecek vaat eden sanatçıların çiğ, filtrelenmemiş ve çoğu zaman ilk kez sergilenen eserleriyle buluşma şansını yakaladık. Gerçekten de bu, endüstrinin çarklarına kapılmadan önceki o saf, yaratıcı enerjiyi hissetmek için eşsiz bir fırsattı.
UdK Basın ve İletişim Direktörü Claudia Assmann’ın da belirttiği gibi, “Öğrencilerimizin çoğu eserlerini sunma konusunda deneyimli olsa da, bazıları daha önce sınıf dışında hiç sergileme yapmamıştı.” Bu yıl 23 mekandan dokuzunun kapılarını açtığı Rundgang’da, merkezi bir kürasyonun olmaması, sanatçıları ve performansçıları tüm ham çeşitlilikleriyle görmemizi sağladı. Okulun ince sanat, tasarım, mimarlık, sahne sanatları, müzik ve diğer bölümlerinden öğrencilerin, odalardan atölyelere, stüdyolardan sahnelere kadar uzanan ağını keşfederken adeta sanatsal bir labirentin içinde kaybolduk.
Charlottenburg’daki Hardenbergstraße binası, Güzel Sanatlar ve Mimarlık bölümlerine ev sahipliği yapıyordu ve burası gezimize başlamak için harika bir noktaydı. Yaz dönemi boyunca öğrencilerin üzerinde çalıştığı parçaları gezinerek gördük. Hemen aşağısında Fasanenstraße’deki müzik ve sahne sanatları bölümünde ise büyüleyici gösteriler ve konserlerle karşılaştık. Schöneberg’deki Medienhaus’a gittiğimizde ise film ve medya projelerinin sergilendiğini fark ettik; burada geçen yıl Alman Kısa Film Ödülü’nü kazanan eski öğrenci Deniz Şimşek gibi yeteneklerin yetiştiğini bilmek bizleri heyecanlandırdı.
Bu yıl üniversite için özel bir yıldı; 1975’teki kuruluşunun 50. yıl dönümünü kutluyordu. Ancak bu kutlama, kurumun fonlarının Berlin’deki son kesintiler nedeniyle önemli ölçüde azaltılmasıyla zorlu bir döneme denk gelmişti. Assmann’ın da ifade ettiği gibi, “Sorun şu ki, ileriye dönük planlama için çok az zamanımız vardı. Şu anda işe alım dondurulmuş durumda, bu yüzden personeli sadece geçici olarak değiştirebiliyoruz. Kolay olmadı.”
Tüm bu zorluklara rağmen, Rundgang üniversite takviminin en önemli olaylarından biri olmaya devam ediyor ve bazı öğrenciler için dönüştürücü bir an olabiliyor. 2004’te, şu anda üniversitenin en beğenilen mezunlarından biri olan Polonyalı heykeltıraş Alicja Kwade, ilk kez kendi mezuniyet sergisinde keşfedilmişti. Assmann’ın da dediği gibi, “Gerçekten başka hiçbir şeye benzemiyor. Tüm bu farklı disiplinleri ve türleri görme şansı – ve öğrenciler insanların nasıl tepki verdiğini görmek için sabırsızlanıyor.”
Biz de bu enerjiyi bizzat hissettik. Rundgang, genç sanatçıların sadece eserlerini sergilediği değil, aynı zamanda geleceklerini şekillendirdikleri bir platform. Berlin’de sanatsal enerjinin kalbinde yer alan bu eşsiz deneyimi bir daha yaşamak için şimdiden gelecek yılki Rundgang’ı sabırsızlıkla bekliyoruz.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak