Londra’daki sanat dünyası, Frieze haftası ile 2024’te yeniden canlandı. Bu yıl Frieze London, Paris Art Basel’in genişlemesi ve Brexit sonrası sanat piyasasının geleceğiyle ilgili kaygılarla doluydu. Ancak Frieze direktörü Eva Langret, Londra’nın sanat sahnesinin zenginliğini ve çeşitliliğini vurgulayarak bu endişelere yanıt verdi. Frieze’nin yalnızca bir ticaret fuarı olmadığını, aynı zamanda sanatçılar ve galeriler arasındaki diyalogların ve işbirliklerinin önemli bir merkezi olduğunu belirtti. Fuarda pek çok galeri ve sanatçının sergilediği yenilikçi işler, bu düşünceyi destekledi.
Fuarda yer alan Focus bölümü, özellikle yeni ve gelişmekte olan galerilere odaklandı. Bu bölümde yer alan galeriler, sanat dünyasında isimlerini duyurmak isteyen genç sanatçılardan oluşuyordu. Xxijra Hii galerisinde Hannah Morgan’ın taş ve metal çalışmalarını görmek büyük bir heyecandı. Morgan’ın heykelleri, Londra’nın zengin sanat ortamını ve genç sanatçıların büyüyen etkisini gözler önüne serdi. Diğer dikkate değer eserler arasında, Eva Gold’un Rose Easton galerisindeki metin tabanlı işleri ve Public Gallery’de Nils Alix-Tabeling’in böcek temalı heykelleri yer aldı.
Sculpture Park (Heykel Parkı) bu yıl büyük bir gelişim gösterdi. Heykeller, organik formlar ve pagan imgeleriyle Regent’s Park’ı adeta başka bir dünyaya dönüştürdü. Leonora Carrington’ın bronz eseri “The Dancer” ve Theaster Gates’in “The Duet” adlı çalışmaları, parkın doğal çevresiyle mükemmel bir uyum içindeydi. Özellikle Albany Hernandez’in “Shadow” adlı eseri, ağacın gölgesini su bazlı boya ile yere çizerek doğa ve insan yapımı eserler arasındaki sınırları bulanıklaştırdı.
Frieze Masters ise modern ve klasik sanat eserlerini bir araya getirerek, sanatın tarihsel bir perspektiften nasıl geliştiğini gösterdi. Özellikle kadın sanatçıların yeniden keşfi bu yılın öne çıkan temalarından biriydi. Eva Švankmajerová, Feliza Bursztyn ve Alice Baber gibi isimler, bu sanatçılara verilen önemi vurgulayan geniş biyografilerle sergilendi. Sonuç olarak, Frieze London 2024, çağdaş sanatın Londra’daki canlılığını kutlarken, küresel sanat sahnesine de önemli katkılar sundu.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum yap