Akıştasın: Frankenstein (2025) – Guillermo del Toro’nun İçimizdeki Canavarlarla Hesaplaşması

Yükleniyor
svg

Frankenstein (2025) – Guillermo del Toro’nun İçimizdeki Canavarlarla Hesaplaşması

Eylül 1, 20254 dk okuma süresi

Guillermo del Toro’nun yıllardır tutkuyla beklenen projesi sonunda hayata geçti. Mary Shelley’nin 1818 tarihli gotik klasiğini yeniden yorumlayan Frankenstein, yalnızca bir “canavar hikâyesi” değil; yaratılışın, yalnızlığın ve insan olmanın kırılgan sınırlarının büyüleyici bir keşfi. Del Toro’nun sinemasında hep var olan “dışlanmış, yanlış anlaşılmış varlık” teması, bu kez Shelley’nin ölümsüz figürüyle birleşiyor.

Victor Frankenstein (Oscar Isaac), dehası kibriyle gölgelenmiş bir bilim insanı. Ölü dokulardan hayat yaratma takıntısı, sonunda onu kendi sınırlarını aşan bir deneyin eşiğine getirir. Yaratığı (Jacob Elordi) hayata geçtiğinde, ortaya çıkan trajedi yalnızca bilimsel değil, varoluşsal bir çöküşü de beraberinde getirir.

Del Toro, hikâyeyi klasik gotik unsurlardan arındırmadan, onu çağdaş bir duyarlılıkla işliyor. Canavarın öfkesi kadar hüznü, yaratıcısının gururu kadar çaresizliği sahnede. Baba-oğul, yaratıcı-yaratılan ilişkisi üzerinden film, sevgi ve aidiyet arzusunu kalbimize dokunan bir ağıt gibi işliyor.

Yönetmenin Vizyonu: Gotik ile Lirik Arasında

Del Toro, Frankensteinı yalnızca bir korku hikâyesi olarak değil, “insanlığın en kırılgan duası” olarak tanımlıyor. Gotik atmosferi korurken, pastel tonlardan uzaklaşıp canlı renkler, dramatik ışık oyunları ve görkemli setlerle duyguların yoğunluğunu öne çıkarıyor.

  • Empati odağı: Canavarın yalnızlığını merkezine alarak, “kimin gerçek canavar olduğu” sorusunu seyircinin zihnine kazıyor.

  • Şiirsel görsellik: Alexandre Desplat’nın bestesiyle birleşen ağır ritimli kamera hareketleri, Shelley’nin romanındaki melankolik sesi sinemaya taşıyor.

  • Kişisel katman: Del Toro’nun “aziz gibi gördüğü dışlanmış yaratık” teması, filmde neredeyse otobiyografik bir tutkuyla işleniyor.

Oyunculuk: İki Karşıt Ruh

Oscar Isaac, kibir ve pişmanlığı aynı anda taşıyan bir Victor portresi sunarken, Jacob Elordi yaratığa beklenmedik bir kırılganlık ve şiirsellik kazandırıyor. İkilinin sahneleri, bilimsel deneyin ötesinde bir baba-oğul çatışmasına dönüşüyor.

Festival ve Ödül Yolculuğu

  • Venedik 2025 dünya prömiyeri: Mary Shelley’nin doğum gününde yapılan gösterim, 15 dakikalık ayakta alkış aldı.

  • Ödül beklentisi: Görsel ustalığı, yıldız kadrosu ve derinlikli hikâyesiyle film, şimdiden ödül sezonunun güçlü adayları arasında gösteriliyor.

Eleştirmenler Ne Dedi?

  • Variety: “Gotik mirası lirik bir başyapıta dönüştürüyor.”

  • Deadline: “Del Toro’nun en kişisel ve en şiirsel filmi.”

  • The Hollywood Reporter: Uzun süresine dair eleştiriler olsa da, duygusal yoğunluğu ve görsel ihtişamı öne çıkarıyor.

Genel kanı: Del Toro, Shelley’nin metnine sadık kalırken, onu çağımızın yabancılaşma ve aidiyet tartışmalarıyla yeniden buluşturuyor.

Apartman No:26 Notu

İçimizdeki Yaratık

Frankenstein (2025), yalnızca bir klasik uyarlaması değil; insan olmanın kırılganlığını, merhametin gücünü ve yaratıcılığın sınırlarını sorgulayan görkemli bir sinema deneyimi. Guillermo del Toro’nun imzasıyla, gotik korku bir kez daha kalbimize dokunan bir trajediye dönüşüyor.

Bu haber adada kalmaya devam etsin mi?

0 People voted this article. 0 Upvotes - 0 Downvotes.
Yükleniyor
svg