Norveçli yönetmen Lilja Ingolfsdottir’in ilk uzun metraj filmi Loveable (Elskling), evlilik çözülürken bireyin nasıl yeniden şekillendiğini anlatıyor. Dört çocuk annesi Maria, kocası Sigmund’un ani boşanma isteğiyle sarsılır. Bir anda altüst olan hayat, onu hem geçmişiyle hem de kendi iç dünyasıyla yüzleşmeye zorlar. Yeni bir eve taşınmak, terapiye başlamak, annesiyle ilişkisini gözden geçirmek… Maria için her şey, evliliğin sona ermesiyle başlayan bir kendini yeniden kurma sürecine dönüşür.
Helga Guren’in etkileyici performansı, Maria’yı sadece bir kurban ya da kahraman değil, bütün çelişkileriyle yaşayan bir insan olarak yansıtıyor. Kırılganlık, öfke, mizah ve direnç aynı anda var oluyor. Film, abartılı dramatik sahnelerden kaçınarak izleyiciyi Maria’nın sessizliklerine, öfke patlamalarına ve küçük zaferlerine yaklaştırıyor.
Loveable, boşanmayı bir bitişten çok bir dönüşüm anı olarak ele alıyor. Ev içindeki görünmez emek, kuşaklar arası aktarılan duygusal mesafeler, kadınların yüklenmek zorunda kaldığı sessiz sorumluluklar… Film bu katmanları tek tek açıyor. Terapi sahneleri ise klişelerden uzak, hayatın gerçek ritmiyle işlenmiş; izleyiciye hem Maria’nın hem de kendi içindeki yaralara bakma fırsatı veriyor.
Karlovy Vary’de En İyi Kadın Oyuncu ve Jüri Özel Ödülü dâhil olmak üzere birçok ödül kazanan Loveable, festival yolculuğunda büyük ilgi gördü. Avrupa sinemasının son dönemde öne çıkan eğilimlerinden biri olan “orta yaş yeniden doğuş” filmleri arasında özel bir yerde duruyor. Çünkü yalnızca evlilik sonrası hayatta kalmayı değil, yeniden doğmayı anlatıyor.
Sonuçta Loveable, kırılmanın içinden geçen bir kadının yeniden kendi sesini bulma hikâyesi. Sessiz ama güçlü, yavaş ama derin bir film. İzleyiciye şu soruyu bırakıyor: Sevgi dağıldığında, geriye kalan benliği nasıl yeniden inşa ederiz?