Yükleniyor
svg

Apartman Dedikoduları No. 7: Leyan Senay

Temmuz 31, 202511 dk okuma süresi

Kendime İnanıp Devam Edeceğim

Enstrümantal müzikte alışılmadık bir hikayeler yaratan ve geleneksel Türk müziğini uluslararası kitleye tanıtan baterist Leyan Senay ile müzik yolculuğunu ve kariyerindeki son gelişmeleri konuştuk.

 

Müzik yolculuğunun başladığı günden bugüne baktığında hikaye senin için nasıl ilerliyor? Neler biriktirdin şu ana kadar?

Ben bunu bir ‘serüven’ olarak adlandırıyorum hep ve her şey hayallerimin ötesinde güzel ilerliyor! Edindiğim deneyimler, çalışma fırsatı bulduğum üstatlar, sahneye her adım atışımda o son verdiğim nefesteki heyecanım, kazandığım muazzam dostluklar, aldığım teklifler, tebrikler ve güzel dilekler, davulumla yeni ülkeler keşfetmek, evde oturup yazdığım şarkıları dünyaya duyurmak… Sanırım kelimeler yetersiz kalır bunca yoğun duygu karşısında!

Müziğini yaparken en çok nelerden besleniyorsun ya da senin üretkenliğini neler artırıyor?

En çok doğa, yalnızlık ve farklı sanat dallarından besleniyorum. Mesela çok sık sergi gezerim, oradaki bir resim bile zihnime yeni bir melodi koymamı sağlayabiliyor. İngiliz edebiyatı mezunu bir müzisyen olarak kitaplardan ne kadar beslendiğimi söylememe gerek yoktur sanırım. Ama doğada vakit geçirmek, sükûnet, hatta ormanda elime konan bir güve bile çok farklı duyguları yeşertiyor ruhumda. Hayatı dolu dolu duyumsayıp hissedebildiğim ve bu hisleri sanatıma aktarabildiğim için kendimi çok şanslı görüyorum.

Tennessee’de düzenlenecek olan 5. Music City Drum Show’da sahne alacak olman nasıl bir duygu? Ayrıca, bu etkinlikte Türkiye’den davet edilen ilk isimlerden biri olman sana nasıl bir sorumluluk hissi katıyor?

İlk kez biri beni anlamış hissediyorum, evet bu çok güzel ve heyecanlı ama aynı zamanda büyük bir ‘sorumluluk’. Çünkü oraya değerli kültürümüzü ve kültürel mirasımızı tanıtmak için çağırıldım. Hazırlık aşaması her ne kadar yoğun ve yorucu çalışmalardan geçse de şuan yüzümde kocaman bir tebessümle ‘iyi ki!’ diyorum. İyi ki hiç hayallerimin peşini bırakmadım her ne olursa olsun. Bu hayatım boyunca unutamayacağım bir deneyim oldu! Çok mutluyum.

Nashville’daki performansında, özellikle 9/8 ritimleri ve Türk müziğini kendi özgün tarzıyla oryantal ve modern öğelerle harmanlayarak katılımcılara sunacaksın. Geleneksel Türk müziğini uluslararası bir kitleye tanıtırken nasıl bir yaklaşım sergilemeyi planlıyorsun?

Öncelikle onlara bu ritimleri tarif edip gösteriyor ve bizim bakış açımızı algılamalarını sağlıyorum. Tabii bunu sağlam temellere dayandırabilmek için ritmin kültürümüzdeki tarihsel arka planından da ipuçlarıyla bu konuları destekliyorum. Daha sonra önce seçtiğim kültürümüzü en güzel ifade eden şarkıları analiz edip çalıyor sonra kendi sentezlerimi sahneliyorum. Böylece seyircinin zihninde 9/8 bir ölçü tartımı olmaktan çıkıyor ve geçmişi bir ruhu olan bir bedene bürünüyor. Yurtdışındaki izleyicilerin şaşkın tepkilerini ve ufuklarının açılışındaki o ışıltıyı görmeyi çok seviyorum. Bu benim Türk müziğini temsil etme gururu yaşadığım 4. ülkem ve inanıyorum ki dahası da gelecek!

Geleneksel ve modern sesleri nasıl bir dengeyle bir araya getiriyorsun? Bu dengeyi nasıl geliştiriyor ve performansına yansıtıyorsun?

Bunun inanın bir formülü yok. Sadece içimdeki sesi dinliyorum. Planlı şöyle böyle olsun diye harita çizmek yerine o an ruhumdan ne akıyorsa onu resmediyorum müziğime. Zaten Belçika’da doğup büyümüş ve sonradan Türkiye’nin bu güzel mirasıyla tanışmış bir birey olarak iki kültür arasında bu sentezi yapmak benim için hayli kolay oluyor. Ritmik açıdan ise bu sentez çok daha kolay ve yaratıcı kapılar açıyor.

Yeni şarkın Afterlife’ta dubstep, rock ve oryantal unsurları birleştiriyor. Bu tarzları bir araya getirme fikri nereden geldi ve Medusa gibi mitolojik öğelerle nasıl bir bağ kurdun?

Şarkı kendi kendini yarattı diyebilirim. Oryantal ögelere aşık biri olarak zihnim her melodi arasını onlarla tamamlıyordu. Ben de buna izin verdim. İsmi ‘afterlife’ olduktan sonra ben afterlife’ımda ne olarak dönmek istiyorum diye kendime sorunca sadece mavi yılanlarla çevrili bir medusa canlandı gözümde. Yine yaptığım tek şey hayallerimi gerçekleştirmenin yollarını aramak oldu ve sonunda başardım!

“Afterlife” şarkısında ünlü perküsyon sanatçısı Okay Temiz ile çalıştın. Onunla çalışmak nasıl bir deneyimdi ve onun tecrübesi şarkının soundunu nasıl şekillendirdi?

Okay Temiz hem bir üstat hem bir ağabey olarak bana sonsuz manevi destek oldu, bunu asla unutmayacağım! Elimle trampette perküsyon çaldığım kısımlarda nasıl daha iyi bir sound elde edebilirim bana ustalıkla onu anlattı ve kendi trampetinin tonunu çok sevince bana albüm kaydıma götürmek için ödünç verdi!

Afterlife’ın klibinde de Antik Mısır ve Yunan mitolojisini harmanlıyorsun. Bu video için yaratıcı süreç nasıl işledi? Bu görselleri ve epik kurguları müzikle nasıl birleştirdin?

Bahsettiğimiz görseller ve kurgu tamamen benim hayal gücümü görsele aktarma çabamdı. Ne mutlu bana ki o his sizlere ulaşabildiyse! Oryantal ezgilerle mısır ve medusa konseptini harmanlamak doğrusu zordu, ya rezil ya vezir olacaktım ki her zamanki gibi risk alıp bilmediğim bir okyanusa attım kendimi. Önce hayalimdeki elbiseyi çizdim ve tasarımcımla onu yaratma süreci başladı. Sonra yılanlarımı tek tek işledik. Videodaki dev örümcek ve kurukafaları bile en ince ayrıntısına kadar düşündüm makyajdaki turkuaz tonlarından gün batımında nehirde yürüyüş sahnelerine kadar. Kısacası hepsi tek tek el emekleri ve haftalar süren hazırlıklar… Tabii çok yetenekli yönetmenim, tasarımcım ve makyaj sanatçım olmasa bu hayal gücü bu kadar güzel aktarılamayabilirdi, her şey için minnettarım.

“Bluetiful” şarkın, Metal Hammer dergisinde haftanın şarkısı seçilmiş ve Türkiye’ye birincilik getirmişti. Afterlife da kısa sürede büyük ilgi gördü. Bu başarıyı tekrar yakalayacağını düşünüyor musun?

Ben her şeye daha yeni başladığımı düşünüyorum. Hayat benim için şarkılarımı yayınlamaya başladıktan sonra değişti. Evet daha önce de bir sürü mükemmel sanatçı ve grupla onların albümlerinde çaldım ama bu bambaşka bir serüven ve lezzet. Ben kendime inanıp devam edeceğim. En büyük rakibim kendim; her zaman bir yıl önceki Leyan’dan daha iyi ve yaratıcı işler yapmaya çalışacağım.

-Son olarak, bu yıl dinleyicilerini neler bekliyor?

Sürprizlerim olacak ama kısaca bu yıl daha çok üretim bekliyor diyebilirim.

Apartman Dedikoduları 


Komşuluğu üç kelimede tanımlar mısın?
Samimiyet, aile, güven

Bir cümle ile mahalle senin için ne ifade eder?
Hayatımın uzun kaldığım duraklarından biri.

En çok neyin dedikodusunu yaparsın?
Başkaları hakkında konuşmaya zaman ayırmam ama en çok kendi işlerimden ve hayallerimden konuşur onları daha iyi bir versiyona getirmek için eleştiririm.

En sevdiğin çocukluk oyuncağı?

Hala oyuncaklarla oynamayı bırakmadım o yüzden bu röportajdaki en zor soru şuan! Hepsini de saklıyorum ama üzerinde Tweety’nin oturduğu bir trampet oyuncağım var. Onun anlamını Amerika’ya gitmeden fark ettim meğer evren bana davulla ilgili sinyalleri çok önceden vermiş.

En sevdiğin çocukluk şarkın?
Emilia – Big Big World (Annemin anlattığına göre o kadar severmişim ki Belçika’da çocuk yarışmalarına çıkıp bu şarkıyı söyleyerek derece almışım)

En sevdiğin sokak oyunu?
Saklambaç

Başucu kitabın?
Kurtlarla Koşan Kadınlar

Vazgeçilmez filmin?
Seçmem çok zor ama Lars Von Trier ve Tim Burton deyince akan sular durur!

Bu haber adada kalmaya devam etsin mi?

2 People voted this article. 2 Upvotes - 0 Downvotes.
svg

Aklında bir şey mi var?

Yorumları göster / Yorum bırak

Cevap ver

Yükleniyor
svg