New York’ta yaşayan Vietnamlı fotoğrafçı Anh Nguyen, kültürel mirasını, belleğini ve kimliğini iç içe geçirdiği “The Kitchen God” adlı projesiyle izleyici karşısında. WePresent ve British Journal of Photography işbirliğiyle düzenlenen Open Walls Arles 2025 seçkisinde ödüle layık görülen bu fotoğraf serisi, gelenekle güncelin, evle göçün, inançla oyunbazlığın sınırlarında geziniyor.
Nguyen, Vietnam’da çocukluğunu geçirmiş olsa da projeyi New York’ta üretmiş. Bu coğrafi uzaklık, onun mitlere başka bir açıdan yaklaşmasına neden olmuş. “Yemek Tanrısı” figürü—Vietnam kültüründe evi, mutfağı ve ailenin refahını gözeten, her yıl Yeni Ay yılına girerken ağırlanan mistik bir varlık—bu fotoğraflarda hem gözlemci, hem temsil hem de içsel bir göçün metaforu olarak yer alıyor.
Nguyen’in fotoğrafları sabit bir belgeleme diliyle değil, performatif ve sahnelenmiş bir anlatımla inşa edilmiş. Vietnamlı arkadaşlarının Brooklyn’deki evlerinde çektiği karelerde; geleneksel ayinler, bayram sofraları ya da oyunlar, yer yer mizahla karışan bir nostaljiyle yorumlanıyor. Banh tet’ler (pirinç kekleri), Venmo ile oynanan halk oyunları ya da vegan sunaklar, serginin karakteristik imgeleri arasında.
Sanatçının görsel dili, hem internet çağının ortak estetiğine hem de ulusötesi bir büyüme deneyimine dayanıyor. Hem İngilizce hem Vietnamca konuşarak büyüyen Nguyen, bu çift dillilikten doğan melez bakışını lensine ustalıkla aktarıyor. “Eğer ailem beni özlediği için bana bir sunak hazırlasaydı, ne koyarlardı?” diye sorarak başlıyor bir fotoğrafta. Cevap: lastik bir tavuk ve imitasyon ıstakoz. Gülümsetiyor, düşündürüyor.
Ama serginin alt katmanında başka bir titreşim de hissediliyor. Fotoğraflardaki karakterlerin donuk bakışları, ifadesiz yüzleri, dışarıdan bakıldığında neşeli olması gereken anların altına gömülü bir kırılganlıkla dolu. Nguyen’in cümleleriyle: “Evden uzaklaştığında, geride bıraktığın insanlar ya da şeyler neredeyse mitolojik bir varlığa dönüşüyor. Bazen hâlâ izleniyormuşum gibi hissediyorum. Belki de bu fotoğraflar biraz da onu anlatıyor.”
Apartman No:26 Notu
“The Kitchen God”, yalnızca bir kültürel hafıza çalışması değil; aynı zamanda bireysel bir yüzleşme, izleniyor olma hissiyle barışmanın yollarını arayan bir performans. Fotoğraflar geçmişle bugünü değil, göçle gelen yeni kimlik biçimlerini de masaya yatırıyor. O yüzden Nguyen’in işi sadece bir diaspora anlatısı değil—bugün dünyanın dört bir yanındaki genç sanatçıların ortak bir sorusuna dönüşüyor: “Bizi biz yapan şey, sadece ait olduğumuz yer mi, yoksa onu nasıl yeniden kurduğumuz mu?”
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak