Hazırlanın, çünkü Japon sinemasından gelen, sizi zihinsel bir labirentin içine çekecek, akıllara durgunluk veren bir filmle karşı karşıyayız: Gakuryû Ishii’nin (eski adıyla Sogo Ishii) yönettiği “The Box Man” (Kutu Adam) (2024)! Bu film, Kobo Abe’nin “çekilemez” olarak ün salmış 1973 tarihli romanından uyarlanarak, sanatsal cesaretin sınırlarını zorluyor. Yalnızlık, takıntı ve kimlik arayışının derinliklerine ineceğimiz, sıradışı bir sinema deneyimi bizi bekliyor.
Filmin merkezinde, son derece alışılmadık bir yaşam tarzını benimsemiş bir adam var: Neredeyse tamamen başının ve vücudunun üzerine geçirdiği büyük bir karton kutunun içinde yaşıyor. Bu kendi kendine dayattığı izolasyon sadece bir tuhaflık değil; deneyimlerini, gözlemlerini ve dünyayı sınırlı, kutulu bakış açısından titizlikle belgeliyor. Varlığı, toplumdan bu aşırı kopukluk biçimiyle tanımlanıyor.
Karton Bir Pencereden Dünya: Bağlantı ve Röntgencilik
Kahramanımızın bu münzevi yaşamı, kutulara ve alışılmadık yaşam tarzına olan hayranlığını paylaşıyor gibi görünen gizemli bir kadınla karşılaşmasıyla beklenmedik bir dönüş alıyor. Bu karşılaşma, onun özenle inşa ettiği dünyasını ve kendine koyduğu katı sınırları sorgulatıyor. Ortak takıntılarıyla beslenen bu tuhaf bağlantıları, son derece alışılmadık koşullar altında insan etkileşiminin derinlemesine bir keşfine yol açıyor. Film, kahramanın kutusunun içinden dünyayı gözlemlemesiyle röntgencilik temalarına dalıyor ve görme ile görülme eyleminin doğasını sorgulatıyor.
İlişkileri geliştikçe, kahramanın kendi kendine dayattığı kısıtlama test ediliyor. Onun eşsiz takıntısını anlayan başka bir kişinin varlığı, onu seçimlerini ve izolasyonunun kendi kimliği üzerindeki etkilerini yeniden düşünmeye zorluyor. Anlatı, karakterin ruhuna bir yolculuk haline geliyor, benliğin sınırlarını ve en alışılmadık biçimlerde bile insan bağlantısına duyulan ihtiyacı sorguluyor. Film, dayandığı roman gibi, çoğu zaman gerçeklik ile sanrının sınırlarını bulanıklaştırarak, izleyiciyi kahramanın öznel ve güvenilmez dünya algısına dalıyor, rüya benzeri veya kabusvari bir kalite yaratıyor.
Yönetmenin Vizyonu: Çekilemez Eseri Sinemaya Taşımak!
Eskiden Sogo Ishii olarak bilinen Gakuryû Ishii, punk esintili, yüksek enerjili ve çoğu zaman deneysel film yapım tarzıyla tanınıyor. Bu kez, Kobo Abe’nin kötü şöhretli “çekilemez” 1973 tarihli romanı “The Box Man”i uyarlama gibi zorlu bir görevi üstleniyor. Ishii’nin vizyonu, romanın sürreal ve felsefi özünü yakalamayı, katı bir doğrusal anlatı yerine psikolojik durumlar ve felsefi sorulara odaklanmayı amaçlıyor. O, kahramanın iç dünyasını tasvir etmek için kendine özgü içgüdüsel ve hipnotik görsel yaklaşımını kullanmayı hedefliyor. Yönetmen, modern yabancılaşma, algının doğası ve varoluşun absürtlüğü temalarını kutu metaforu aracılığıyla keşfetmeyi amaçlıyor, kahramanın sınırlı bakış açısını iletmek için yakın çekimleri ve benzersiz kamera açılarını kullanıyor.
Eleştirmenlerden İlk Yorumlar ve Festival Başarısı!
“The Box Man”, Ocak 2024’te Rotterdam Uluslararası Film Festivali’nde (IFFR) dünya prömiyerini yaptı ve uluslararası festival çevresinde tanındığını gösterdi. Eleştirmenler genellikle “The Box Man”ı zorlayıcı ama entelektüel açıdan zengin bir adaptasyon olarak görüyorlar. Bazıları Ishii’nin sınırlı bir perspektiften halüsinasyon benzeri bir deneyim yaratma yeteneğini överken, diğerleri onun genellikle canlı tarzının biraz bastırıldığını ve filmin kahramanı kadar sınırlı hissedebileceğini belirtiyor. Film, felsefi derinliği ve cesur sanatsal hırsı nedeniyle sürekli takdir görüyor.
Rotterdam Uluslararası Film Festivali, filmi “Abe Kobo’nun klasik romanının sürükleyici bir uyarlaması” olarak tanımladı ve Ishii’nin “kahramanın kısıtlı bakış açısını halüsinasyon benzeri bir sinematik deneyime dönüştürme” yeteneğini vurguladı. Film, iç ve dış gerçeklik, zihin ve beden arasındaki “geçirgen sınırı” keşfetmesiyle öne çıkıyor. Film Verdict, filmi “edebi bir tuhaflığı ekrana taşımak için cesur bir girişim” ve Ishii’nin “kaynak materyalin tuhaf öncülüne tavizsiz bağlılığı” nedeniyle övdü.
“The Box Man”, İngiltere’de JustWatch üzerinden izlenebilir. Bu film, Gakuryû Ishii’nin cesur ve büyük ölçüde başarılı bir uyarlaması. Pasif izlemek için bir film değil; kasıtlı temposu, soyut temaları ve öznel anlatımı aktif katılım gerektiriyor. Ancak, benzersiz ritmini benimsemeye istekli olanlar için, izolasyon, kimlik ve algının akışkan doğasına dair büyüleyici ve derinden düşündürücü bir keşif sunuyor. Ishii’nin uzun metrajlı film yapımına dönüşü, cesur sanatsal vizyonunun bir kanıtı; film, kutunun kendisi gibi, kısıtlı ama sonsuz derecede büyüleyici, izleyicinin zihninde kalıcı bir izlenim bırakıyor.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak