“Tarihsiz bir toplumun belleksiz bir insana benzediği tezimi güçlendirmek için gelmiştim Roma’ya. Karşılaşmamız basit bir tesadüften ibaret olmamalı.”
Nehir Aydın Gökduman’ın yazdığı Son Bakış Köprüsü bir zaman yolculuğunu anlatıyor, zaman yolculuğu fikrinin fantastik oluşunu bir kenara bırakırsak bir zamanlar yaşanan hayatı ve şimdiyi karşılaştırmak için gerçeklerin arasında bir gezinti olduğunu da söylemem lazım. Üstelik bu yolculuk kulağa her ne kadar romantik gelse de aslında tehlikelerle dolu ve tarihin
acımasız sayfalarıyla yüzleşmeye de imkân tanıyor.
Yazarın daha önce Anlatmayı Çok Düşündüm isimli romanını da okumuştum, Son Bakış Köprüsü’nün çok daha farklı bir tarzı olduğunu söylemeliyim. Fakat iki kitabın kesiştiği bir yer var, o da arkadaşlık. Özellikle zorlukların sınadığı arkadaşlık.
Zaman yolculuğu denilince aklıma hep Dr. Who ve onun fantastik evreni gelir, ancak burada yolculuğun yapılış biçimi ve şimdiki zamanla geçmiş arasında yapılan yolculuklar çok farklı, daha çok insanlığın acımasız yönlerini gösteriyor ve kahramanımız Deniz boyundan büyük dertlerle uğraşıp çözüm bulmaya çalışıyor. Yazarın kitabın önsözünde yazdığı gibi Nehir Aydın Gökduman’a ilham olan İtalya, Amalfi kıyıları kitabın geçtiği mekan olarak hep ön planda. Okur da bir yolculuğa çıkıyor karakterlerle birlikte, yazarın da dediği gibi bu kitap her ne kadar bir kurgu, bir roman olsa da gerçeklerin de yer aldığı bir roman.
Deniz, ilk defa anne ve babası yanında olmadan yurtdışına çıkarken, içinde İtalya’yı keşfetmeye dair heyecanı, tarihe duyduğu büyük merak ve abisine duyduğu özlem vardır ama bu yolculuk bir yönüyle Deniz’in kendi hayalleri için değil de anne ve babasının istediği liseye gitmesinin bir koşuludur. Deniz bunları düşünürken vermesi gereken hayati kararlarla yüzleşecektir. Hali hazırda bir yolculukla başlayan bu roman içinde çok başka yolculukları da barındırıyor. Kahramanımız günlerini tarihi mekanları ve Roma’yı keşfetmekle geçirirken bir kafede tanıştığı Nadina sayesinde, Deniz’in bu sakin seyahatini bambaşka bir doğrultuya
yöneliyor.
“Zamandaki bu yolculuğumuzu neye benzetsek diğerinin yerini tutmayacak biliyorum. Somut bir şekilde açıklamak da mümkün değil. Bunu zamanla bağını koparmak istemeyen herkesin içinde yer aldığı bir metafora benzetebiliriz. Bu metaforu ancak bu döngünün içinde yer alanlar hissedebilir.”
Tarih yolcuları, tarih avcıları ve şahitler arasında Deniz bir anda kendini şahit olarak buluyor, açıkçası tüm zorluklarına ve yaşadığı üzüntülere rağmen bu durumdan memnun olduğunu söyleyebilirim. Hem arkadaşlarına yardım etme güdüsü hem de tarih sevgisi birleşince başka türlüsü de mümkün olamazdı sanıyorum. Tarihi bu kadar seven bir karakterin, azimle şahitliğe
kendini kabul ettirmesi ve aynı zamanda geçmişte yaşanan kötü olayların engellemeye dair bir çabası var. Karakter olarak Deniz, güçlü, kendinden emin ve atak, zaten böyle olmasaydı bu yolculuğu yapamazdı, dedirten bir yapısı var.
Anlatıcının yaşını unutup onun çok daha büyük olduğunu düşündüğüm zamanlar olmakla birlikte Son Bakış Köprüsü oldukça sürükleyici, bir yandan da tarihi bilgi dolu bir roman. Uzun, meşakkatli bir yol Deniz’in girdiği, bir yandan arkadaşlar edinirken bir yandan da kötülerle karşılaşıyor. Tıpkı Zaman Yolcuları’nın dostluğunu sevdiği gibi, zamanın içinde, zamanın hiç bilmediği, acımasız yönleriyle de tanışıyor. Krallar, kraliçeler, onların düzenlediği acımasız eğlencelerin arasında bulduğunda kendini hem yaptıklarını hem de tarihi sorguluyor.
Uzun yolculuğu sona erdiğinde ise kendini hayalle gerçek arasında bir yerde buluyor ve yaşadıklarının yükünü bir anda atamıyor üzerinden. Sonrası ise küçük bir sürpriz, hem bloğuna bu seyahatini anlatıyor, anlatamadıklarına rağmen. Son Bakış Köprüsü, heyecan dozu yüksek bir roman, kahramanlarımızın maceralarını, yaşadıklarını okumak keyif verici ama bundan daha ötesi de var hem günümüzün hem geçmişin mekanlarını kullanarak yaratılan atmosfer oldukça başarılı.
Yazan: Esra Karadoğan
Aklında bir şey mi var?
Show comments / Leave a comment