Ünlü yönetmen Sofia Coppola, 21. yüzyılın en iyi romantik filmi olarak Wong Kar-wai‘nin başyapıtı “In the Mood for Love” ı seçtiğini açıkladı. The New York Times’ın 21. yüzyılın en iyi 100 filmi listesinde 4. sırada yer alan bu film, Coppola’yı şiirsel ve izlenimci tarzıyla derinden etkilemiş. Coppola, her şeyi açıkça belirtmeden bu şekilde filmler yapılabiliyor olmasının kendisini “şaşkına çevirdiğini” ifade etti.
“In the Mood for Love” ile Coppola’nın kendi yönettiği, aynı NYT listesinde 30. sırada yer alan 2003 yapımı “Lost in Translation” filmi arasında dikkat çekici paralellikler var. Her iki film de, derin bir bağ paylaşan ancak resmi bir çift olamayan iki birey arasındaki yalnızlık ve bastırılmış gerilim temalarını keşfediyor. Coppola, yıllardır “In the Mood for Love”a duyduğu hayranlığı açıkça dile getirmiş, hatta “Lost in Translation” ile aldığı Oscar kabul konuşmasında Wong Kar-wai’ye özel bir teşekkür göndermişti.
Öne çıkan önemli bir benzerlik, her iki filmin de izleyiciye güvenmesi ve her olay örgüsünü açıkça detaylandırmaktan kaçınması. “In the Mood for Love”, eşlerinin kendilerini aldattığını keşfettikten sonra duygusal bir ilişki geliştiren iki evli insana odaklanıyor, ancak aldatan eşler filmde nadiren görülüyor. Benzer şekilde, “Lost in Translation”ın son sahnesinde Bob’un Charlotte’a fısıldadığı şeyin içeriği izleyiciye açıklanmıyor. Coppola, bu an için asla belirli bir diyalog yazmadığını, bunu karakterlere ve izleyicinin yorumuna bırakmayı tercih ettiğini belirtmişti.
Bu iki film, anlatımdaki boşlukları doldurma görevini izleyiciye bırakarak, sinemanın sadece gördüğümüzle değil, hissettiklerimizle de nasıl derin bir etki yaratabileceğini gözler önüne seriyor.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak