2025 yılı, beraberinde getirdiği belirsizliklerle adeta ruhsal bir ağırlık hissettiriyor. Peki, sanat bu çalkantılı değişimler içinde bize nasıl bir rota çizebilir? Parsons Güzel Sanatlar Yüksek Lisans (MFA) öğrencilerinin “Re:Turn” (Yeniden/Dönüş) başlıklı tez sergisi, tam da bu sorunun izini sürüyor. Sergi, doğrudan politik bir eleştiri sunmaktan ziyade, bu sürekli akış halini taşıma, yasını tutma, işleme ve belki de yola devam etmek için duygusal bir merkez bulma stratejilerine odaklanıyor.
Sanatçı Hannah Bang, dört saatlik video performansı “Yük Nedir?” (2025) ile bu mefhumu derinlemesine sorguluyor. Sanatçının çizim yapma sürecine tanıklık ettiğimiz eserde, kağıdın zamanla yavaşça yıpranıp parçalanması, zamansallık ve geçicilik üzerine tekinsiz bir meditasyon sunuyor.
Beklenmedik Denge Arayışları
Sergideki eserler, istikrar ve istikrarsızlık arasındaki hassas çizgide geziniyor. Örneğin, Andrew Samuel Harrison’ın yerçekimiyle diyalog kuran heykelleri bu gerilimi somutlaştırıyor. “Hiper-Görünürlük: Destek Sistemleri 5” (2024-25) adlı çalışmasında, beton bir levhanın duvara hem tehlikeli bir eğimle hem de şaşırtıcı bir stabiliteyle yaslanması, izleyiciyi “güvende mi, yoksa düşmek üzere mi?” sorusuyla baş başa bırakarak beklenmedik bir denge noktası buluyor. Sanatçının kişisel deneyiminden (Polonya sendromu) yola çıkarak eserlerinde yarattığı bu asimetrik denge, yeni anlam katmanları kazanıyor.

Ritüeller ve Kolektif Hafıza
Toplumsal bağların ve hafızanın önemini ise Yeebsera Tabb’ın işleri hatırlatıyor. “Hâlâ Su Olduğumuzda” (2023–25) adlı enstalasyonu, el yapımı seramik kahve fincanlarını, sanatçının Etiyopya’daki akrabalarıyla yaptığı sohbetlerin bir videosuyla birleştiriyor. Tabb, 13 Nisan’da galeri mekanında geleneksel bir Etiyopya kahve töreni düzenleyerek bu enstalasyonu performatif bir alana dönüştürdü. Bu ritüel, Etiyopya’nın çok etnili toplumları arasında köprüler kuran ve günlük çalışma ritmini dinlenme ve bağlantı anlarıyla senkronize eden ortak bir eylem olarak, farklılıklar içinde bir arada olmanın bir yolunu sunuyor.
Kadim Etiyopya atasözü, “Aynı nehre asla iki kez girilmez,” der. Değişim kaçınılmaz ve doğaldır. Ancak bu yılki değişimler, çoğu zaman doğal akışının dışında, zorlayıcı hissediliyor. Bu düşündürücü serginin de işaret ettiği gibi, belki de bu yılı tanımlayacak olan şey, kontrolümüz dışındaki bu kesintisiz akışa karşı geliştirdiğimiz tutumlar olacak.








Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak