Quentin Tarantino sineması, başından beri parçaların birleşiminden oluşan bir kolaj gibidir. Ancak en çok parçalanmış görünen filmi Kill Bill aslında yönetmenin zihninde tek bir bütün olarak tasarlanmıştı. 2003’te Vol. 1 ve hemen ardından 2004’te Vol. 2 vizyona girdiğinde, seyirci iki ayrı film izledi. Oysa Tarantino için bu sadece bir ticari stratejiydi; kalbinde hep dört saatlik tek bir destan vardı: Kill Bill: The Whole Bloody Affair.
Yıllardır yalnızca Cannes’da (2006) ve Tarantino’nun Los Angeles’taki New Beverly Cinema’sında sınırlı gösterimlerle izlenebilen bu versiyon, 5 Aralık 2025’te Lionsgate tarafından ilk kez geniş perdede, tüm ülke çapında vizyona giriyor.
Bu versiyon, yalnızca Vol. 1’in yarıda kesilen finalini ve Vol. 2’nin özetini ortadan kaldırmakla kalmıyor; aynı zamanda bir sürpriz de içeriyor: Production I.G. imzalı, O-Ren Ishii’nin geçmişini anlatan anime sekansı genişletilerek yepyeni bir kılıç dövüşü sahnesi eklenmiş. Böylece Tarantino’nun Japon sinemasına selamı daha da kanlı, daha da stilize bir hale geliyor.
Kill Bill serisi, intikam hikâyesinin en parlak örneklerinden biri olmayı sürdürürken, Tarantino’nun sinema anlayışının da özeti sayılabilir: türler arası bir yolculuk, pastişin zirvesi, kanın görsel bir şölen olarak sunulması. Vol. 1 daha kinetik, daha stilize bir enerjiyle akar; Vol. 2 ise diyaloglara ve melankoliye yaslanır. Şimdi bu iki tonu tek filmde arka arkaya görmek, sinemaseverlere yönetmenin kurduğu ritmi ilk kez olduğu gibi deneyimleme fırsatı sunacak.
Tarantino, yaptığı açıklamada bu versiyonun “kan ve intikamın büyük perdede, 70mm veya 35mm’de görülmesi gereken” bir deneyim olduğunu vurguluyor. Gerçekten de The Whole Bloody Affair, yalnızca bir “uzatılmış versiyon” değil; yönetmenin yıllardır tasarladığı, seyircinin ise sonunda kavuşacağı asıl film.
Aralık ayında sinema salonlarına girecek bu kanlı ve görkemli destan, yalnızca Tarantino hayranları için değil, modern sinemanın nasıl yeniden kurgulanabileceğini görmek isteyen herkes için bir dönüm noktası olacak.
