Pera Müzesi’nden gelen mis gibi haberlerle karşınızdayız millet! Bildiğiniz gibi, sanat dünyasının o kendine has, biraz esprili, konulara bambaşka açılardan yaklaşan dehası Marcel Dzama, Türkiye’deki ilk kişisel sergisiyle kapılarını açtı. Adı da pek bir hoş: “Ay Işığıyla Dans”. Eh, bir de üzerine yakın dostu Raymond Pettibon’dan minik bir yardımla hazırlandığını eklersek, bu serginin tam da bizim kafa dengimiz olduğunu anlarız!
20 Mart’ta açılan ve 17 Ağustos 2025’e kadar devam edecek bu büyüleyici sergi, Pera Müzesi’nde, yani sanatın ve tarihin kalbinde yerini aldı.
Küratörümüz Alistair Hicks, Dzama’nın o rengarenk, müzik ve dans dolu hayal dünyasından başlayıp, günümüzün can sıkıcı konularına; yani kötü yönetimlere, çevresel felaketlere ve savaşların getirdiği yıkımlara uzanan bir seçki hazırlamış. Kanadalı bu New York’lu sanatçının çizimlerine ilk baktığınızda, sanki popüler kültürden fırlamış tanıdık karakterlerin karıştığı karmaşık bir masal görüyorsunuz. Ama durun, yakından bakın! O zaman anlıyorsunuz ki, asırlardır evrensel olan konuları, devasa sanat tarihi bilgisiyle ve zengin bir görsel dille anlatıyor bu adam. İnanılmaz!
Resim, çizim ve film gibi birçok farklı alanda döktüren Marcel Dzama, arada sırada New York’lu kankası Raymond Pettibon’la da kafa kafaya verip eserler üretiyor. Hatta bu sergide onların ortak işlerinden de bir tutam var, kaçırmayın! Genç yaşta Winnipeg Sanat Okulu’ndaki o meşhur Inuit koleksiyonuna vurulmasından, Royal Art Lodge’daki kültürlerarası havalara girmesine kadar –ki oranın kurucu üyesi kendisi– Dzama’nın sanatı hep bir arayış içinde. En önemlisi de, sadece ilham kaynağı değil, adeta bir ortak olarak gördüğü adaşı Marcel Duchamp’la olan özel bağı. Bu da onun, güncel konuları sürekli bir tekrar ve ortaya çıkış döngüsüyle keşfetme merakını körüklüyor.
Sanatçı, savaşları, çevrenin toplu yıkımını ve kötü yönetimleri öyle basitçe ele almıyor. Bazen umut veren bir mizahla, bazen de kendine çok yakın bulduğu Duchamp’tan miras aldığı satranç oyununu bir strateji ve ifade biçimi olarak kullanarak tehlikeleri masaya yatırıyor. Yani anlayacağınız, burada sadece tuvale fırça değil, zeka ve düşünce de değiyor.
Lirik mi desem, sihirli mi, yoksa mizahi mi? Bazen abartılı, bazen de bir garip hikayelerin yer aldığı resimleri, heykelleri, bazı video eserleri ve Raymond Pettibon’la birlikte ürettikleri o nefis işler… Bu sergi, Marcel Dzama’nın sizi içine çekecek, tabiri caizse “gönül çelen” dünyasıyla tanıştırıyor. Bizden söylemesi, kendinizi bu büyülü dünyanın bir parçası hissedeceksiniz!
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak