Paul Chan’ın yazısında söylediği gibi: “Gerçekliğin ölçüsünü bir resimde bulacağım hiç aklıma gelmezdi.”
Marta Lee’nin tabloları, dijital çağın gerçeklik ölçüsünü yeniden tanımlıyor — ne ekran çözünürlüğüyle, ne haber akışlarıyla, ne de algoritmik renkle. Onunki, tamamen elle dokunulmuş bir dünya.
🎨 Gerçekliğin Ölçüsü: 1:1
Lee’nin en etkileyici özelliği, nesneleri birebir ölçekle resmetmesi. Bir fiş, bir kaset kapağı, örgü bir kumaş… Hepsi hayattaki boyutlarıyla aynı. Bu karar, izleyiciyle sanatçı arasında bir sözleşme gibi: “Bu dünya ortak. Ben buradayım. Sen de varsın.” Her tablo, gündelik eşyalarla örülmüş küçük bir kozmos gibi duruyor. Renkler — ekranda göründüğünden çok daha yumuşak — izleyiciyi görsel bir sessizliğe davet ediyor. Chan’in deyimiyle, “bir halk Tiepolo’su” gibi; barok derinliğin yerini ev içi samimiyet alıyor.

🧺 Obje, Anı, Evren
Lee’nin natürmortları, bir araya getirilmiş eşyalardan çok kişisel bir zaman haritası. Yığılmış kutular, yarım bırakılmış el işi iplikleri, tatlı kutuları… Tüm bu düzenlemeler, gündeliğin sıradanlığıyla hafızanın ritüeli arasında gidip geliyor. Bir tabloya bakarken, sanki sanatçı kendine bir Nuh’un Gemisi inşa ediyor: Her resim, kurtarılacak bir anıyı taşıyor. Her obje, “ben buradaydım” diyen bir tanıklık gibi.
🖼️ Dijitalin Karşısında “IRL”
Ekranda baktığınızda renkler yanılıyor; ölçü bozuluyor. Gerçek mekânda ise boyut, ışık ve mesafe izleyiciyi sahneye dahil ediyor. Lee’nin tabloları “izlenmek” için değil, var olunmak için yapılmış. IRL (In Real Life) burada sadece bir fiziksel alan değil; bir etik duruş. Dijital dünyanın kaypaklığında, Lee’nin resimleri “yer tutma” eylemine dönüşüyor —bir direniş biçimi: “Gerçeği terk etmiyorum. Buradayım.”
📍 Sergi Bilgisi
Marta Lee: 11:11
📍 Tappeto Volante, 126 13th Street, Gowanus, Brooklyn
🗓️ 2 Kasım 2025’e kadar
🎨 Acrylic, crayon, oil ve pastel karışımlarıyla yeni işler
💬 Apartman No:26 Notu
Marta Lee, gündelik eşyaları resmederken “modern gerçekliğin nabzını” tutuyor. Dijital çağda elle yapılmış her fırça darbesi, bir tür varoluş beyanı. “11:11” sergisi, hatırlamanın, yavaşlamanın ve gerçek olmanın güzelliğini yeniden tanımlıyor.












