“Kufi” albümüyle birlikte yirmi beşinci yıllarını da devirmiş bulunan Duman, 1999 yılında yayınladıkları ilk ve kült albümleri “Eski Köprünün Altında” neyse, “Kufi’de de o. Bu yüzden Duman’ın herhangi bir albümü için “farklı” nitelemesini sadece tek bir konuyla ilintili olarak yapabiliriz: Duman değişmedi, değişmiyor, değişmeyecek, özü sözü bir olacak.
“dinleyiciyi tam damardan yakalayan samimiyetlerinden geliyor olması.”
Duman, 2013 yılında yayınladığı “Darmaduman”dan on bir yıl sonra yeni albümü “Kufi”yi tüm dijital platformlarda “herkesin” beğenisine sundu. “Herkesin” dememin bir sebebi var elbette. Duman’a, -daha önce kendileri hakkında yazdığım birçok yazıda belirttiğimi yinelemek pahasına tekrarlamak isterim- bir bakkal dükkânında da, berberde de, diş hekiminin ürperten koltuğunda otururken de, uzun yol yapan tır şoförünün efkarlı sigarasının ucunda da, az sonra hayati bir ihaleye girecek inşaat şirketi sahibinin telefonundaki müzik uygulamasında da denk gelebilirsiniz. Zira Duman’ın bu kadar sevilmesinin sebebi, yaptığı müziğin kalitesi bir tarafa, dinleyiciyi tam damardan yakalayan samimiyetlerinden geliyor olması.
“Duman şarkıları, ilk dinlemeden sonra “Duman marşları”na dönüşüveriyor.”
Aşk şarkısı da yapsalar, rakı sofrasında arkada inceden tıngırdatsalar da, Amerika’ya kafa tutsalar da, bunu en içten gelen duygularla yapıyorlar. Bu yüzden de Duman şarkıları, ilk dinlemeden sonra “Duman marşları”na dönüşüveriyor. Tıpkı Kufi’de yer alan birçok parça gibi. Duman geçtiğimiz Haziran ayında, “kirli”, “paslı”, “pis” bir grunge şarkısı olan “Nerde Benim Kafam”la, Duman hitleri içinde kafadan ilk üçe oynayacak “Kufi”yi dijital ortama salarak kendilerini on bir yıldan beri bekleyen dinleyicilerin gazını bir nebze olsun almıştı.
“Gazze’yi de “Tanrı nerede?” diye anmak”
Albümün devamı heyecanla beklenirken ilk iki şarkı Duman’ın gün aşırı verdiği konserlerde çoktan hep bir ağızdan söylenmeye başlanmıştı bile. Sonrasında altı şarkı daha yayınlayarak ateşi tavanda gezen dinleyiciyi “şerbetlemişti”. Bu altı şarkıdan üçü “İçimde Aşk Var”, “Haykırdım Ben”, “Kamikaze”, grubun alaturkanın oynak ritimleri, Kaan Tangöze’nin muhteşem vokali ve rock müziğin köklerinden esintilerle gönüllere ferahlıkla efkarı bir arada serpmişti. “Bir Güzellik Yapsana”da “Koyuver kendini kardeş!” diyen Duman’ın Gazze’de yaşanan insanlık dışı vahşete kayıtsız kalacağını beklemek olmazdı. Gazze’yi de “Tanrı nerede?” diye anarak, altı parçalık “seansı” kapattılar.
13 Aralık günü ise kalan sekiz şarkıyı da yayınlayarak nihayet “Kufi” albümünü tamamladılar. Yeni gelen şarkılar grubun toplumsal meselelere bazen bodoslama daldığı bazen de hayli ironik sözlerle hicvettiği hikâyelere dönüşürken, “Anılar, O Geceler”, “Teessüf Ederim”, “Ben Senden Vazgeçmem” gibi “promili” yüksek seviyede gezinen parçalarla, yukarıda bahsettiğim damara vurulacak bir iğne gibi tüm vücudumuza yayılıyor. “Zelzele”de hafıza takvimi hayli kısa olan toplumumuzu şöyle bir dürtmeyi ihmal etmezken, “Maşallah”daysa tek taraflı bir “âşık atışması” yapıyorlar.
“Duman değişmedi, değişmiyor, değişmeyecek, özü sözü bir olacak.”
“Kufi” albümüyle birlikte yirmi beşinci yıllarını da devirmiş bulunan Duman, 1999 yılında yayınladıkları ilk ve kült albümleri “Eski Köprünün Altında” neyse, “Kufi’de de o. Bu yüzden Duman’ın herhangi bir albümü için “farklı” nitelemesini sadece tek bir konuyla ilintili olarak yapabiliriz: Duman değişmedi, değişmiyor, değişmeyecek, özü sözü bir olacak. Tek “fark”, dünya değişiyor ve Duman’ın “farkı” da değişen dünyada olup biten ne varsa ona bir karşılık veriyor olması. Yoksa Mojo’da çalan Duman’la bu yazının yazıldığı saatlerde biletleri çoktan tükenmiş Avrupa turnesine çıkan Duman arasında gram değişiklik bulamazsınız…
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum yap