“Almancada bir kelime olduğunu okumuştum. Almancada aslında milyonlarca duygunun harflerle hayat bulduğu bir sürü ilginç ve sihirli kelime var, mesela başka birisi üzgünken kişinin mutlu olması gibi veya o an orada olmadığın yerde olmayı istemek gibi. Yalnızca kasabaya gittiğim zaman böyle hissediyorum ben. En sevdiğim kelimeyse orman yalnızlığı ve ormanda tek başına, huzurlu, mutlu ve güvende olmak anlamına geliyor ve o bu huzuru istemedi. Okula gitmemi ve hafta sonlarını onunla birlikte çok uzakta geçirmemi istedi ama öyle olsaydı ben nasıl yabani ve özgür olacaktım? Nasıl ağaçlara tırmanıp çer çöpün içinde hazine arayacaktım? Nasıl ateş başında hikâyeler anlatacaktım?” Sayfa 17
Bir ormanda değilse de yemyeşil bir mahallede büyüdüm. Ağaçlara tırmandım, dallarına daldım. Şansım yaver gitti sonra, yaylalarda ormanları da gördüm. Çiçeği, böceği, ağaçları görünce sevinmeden edemem. Yine beni derinden etkileyen bir gençlik romanıyla karşınızdayım: October, October. Katya Balen’in yazdığı, Angela Harding’in çizdiği, Mustafa Kent’in çevirdiği bu kitap, Genç Timaş tarafından yayımlandı.
Katya Balen, çocuk ve gençlik edebiyatında duygusal derinliği ve hassas konuları işleyen anlatım tarzıyla bilinen İngiliz bir yazar. October, October ile 2022 Carnegie Madalyası’nı kazandı ve büyük dikkat çekti. Angela Harding ise doğadan ilham alan, İngiltere’nin kırsal yaşamını ve yaban hayatını detaylı çizimleriyle anlatan bir sanatçı. Romanın kahramanı 11 yaşındaki October. Babasıyla birlikte ormanın içinde bir evde yaşar. Annesi ve babası, October doğduktan sonra şehir mi orman mı sorusuna bir türlü yanıt bulamaz. Annesi şehirde kalmayı seçerken, October ve babası ormanda kalır. October kendini
vahşi olarak tanımlar. Doğanın çocuğudur. Ağaçlara tırmanmak ve kendi hikâyelerini yaratmak onun yaşamının en önemli parçasıdır. Babası onun hikâyelerini kesintisiz dinler ve onu hep destekler.
Doğa, anlatının baş kahramanı olarak yerini alıyor bu kitapta. October için ormanda olmak, babasıyla birlikte doğayı keşfetmek, fırtınalardan sonra ormanı onarmak, ateş başında hikâyeler anlatmak hayatın temel akışını oluşturur. Doğa, October’ın hem güvenli alanı hem de özgürlüğünün sembolüdür. Angela Harding’in illüstrasyonları da bu bağı görsel olarak tamamlar.
Ancak bir gün, October’ın hayatı altüst olur. Annesi, October’ın 11’inci yaş gününde ormandaki eve gelir. October, duyduğu öfkeden kaçarak bir ağacın tepesine tırmanır. Babası da onu takip ederken korkunç bir kaza geçirir ve ciddi bir şekilde yaralanır ve uzun süre hastanede yatmak zorunda kalır. October bu esnada şehirde, annesiyle birlikte yaşamak ve okula gitmeye mecburdur.
Şehir hayatına uyum sağlamakta zorlanır. Annesiyle ilişkisini yeniden kurmaya çalışır; yıllardır içinde biriktirdiği öfke ve hayal kırıklığıyla yüzleşir. Babasının kazasından kendini sorumlu tutar. Şehir onun özgürlüğünü elinden almış gibidir adeta. Ancak zamanla yeni arkadaşlar edinir, annesini tanır ve kendi iç dünyasında bir yolculuğa çıkar. Bu süreçte annesinin ve babasının onu korumak için verdikleri mücadeleyi ve nasıl bir bütün olduklarını anlar.
“Yabani olmak ve özgür olmak her insan ve her canlı için farklı anlam ifade ediyor ve bu kendini ormana kapatmak da olabilir şehirdeki caddelerde dolaşmak da olabilir. Her şeyin mükemmel bir sonla bitmediğini biliyorum ve bazı şeylerin kendileri için mükemmel yerleri olduğunu ve bazılarınınsa olmadığını da biliyorum ve bütün bunların değişebilecek şeyler olduğunun da farkındayım. Ben hem ormanda hem de şehirde yabaniyim ve her iki dünyada da izimi bıraktım ve bu muhteşem bir şey. Yaşarken ardımda bıraktığım izler bu büyülü yerlerin üzerinde geziniyor ve iki yer de harikalarla dolu.” Sayfa 243
October October, doğanın gücü ve büyümeye dair unutulmaz bir hikâye sunuyor. Balen’in anlatımı lirik ve şiirsel; ormanın ve mevsimlerin büyüsünü hissettiriyor. October’ın doğaya duyduğu bağ ve özgürlüğe olan tutkusu, onu güçlü ve ilham verici bir karakter yapıyor. Bu da okura hem doğa hem de insan ilişkileri konusunda farklı bir perspektif sunuyor.
Kitap, yalnızca çocuklara değil, aynı zamanda gençlere ve yetişkinlere de hitap ediyor. October’ın hikâyesi, herkesin zaman zaman hissettiği yalnızlık ve aidiyet arayışını ince ince dokuyarak görünürleştiriyor ve derin, bazen çelişkili ve zorlayıcı ama yüzleşildiğinde, halleşildiğinden aynı zamanda besleyici duygu katmanları arasında ilham verici bir keşif yolculuğu sunuyor.
Yazan: Adalet Çavdar
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum yap