Brigitte Labbé’nin kaleme aldığı, Günışığı Kitaplığı tarafından, Azade Aslan çevirisiyle yayımlanan Çıtır Çıtır Felsefe dizisinin yeni kitabı Gurur ve Utanç, çocuklara ve gençlere yönelik olarak yazılmış gibi görünse de aslında her yaştan bireyin kendi duygularını tanıması, anlaması ve sorgulaması için önemli bir felsefi yolculuk sunar. Yazar, “gurur ve utanç” gibi iki temel duygunun insanlar üzerindeki etkilerini sade, anlaşılır ve düşündürücü bir dille aktarırken, aynı zamanda okura bu duygularla nasıl baş edebileceğine dair yeni bakış açıları kazandırmayı hedefler.
Kitapta açıkça vurgulanan noktalardan biri, gurur ve utancın herkesin hayatında kaçınılmaz şekilde var olduğudur. İnsan ne kadar güçlü, bilinçli ya da duygusal olarak dengeli olursa olsun, zaman zaman utanç hissine kapılabilir ya da bazı anlarda gurur duyabilir. Bu iki duygu birbirine zıt gibi görünse de aslında ikisi de oldukça yoğun ve insanın iç dünyasını şekillendiren, hatta toplumsal davranışlarını etkileyen duygulardır. Labbé bu durumu “herkesin hissettiği ama her zaman kolayca dile getiremediği
duygular” olarak tanımlar.
Kitabın dikkat çekici yönlerinden biri, gurur ve utancın sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bağlamlarda da ele alınmasıdır. İnsan bazen yaptığı bir işten, bir başarıdan ya da bir topluluğun parçası olmaktan gurur duyarken, aynı zamanda toplum içinde yaptığı ya da yapmadığı bir şeyden dolayı utanç da duyabilir. Labbé, bu tür örneklerle duyguların hem bireyin kendi iç dünyasında hem de sosyal çevrede nasıl şekillendiğini gösterirler. Örneğin, bir öğrencinin sınıf önünde yanlış cevap
verdiğinde hissettiği utanç, yalnızca bilgisizlikle değil, aynı zamanda başkalarının gözündeki imajıyla da ilgilidir. Benzer şekilde, bir insanın topluluk içinde yaptığı bir iyilikten dolayı duyduğu gurur hem kendine duyduğu saygıyı hem de toplumsal takdir beklentisini içerir.
Yazarlar, bu iki yoğun duygunun tamamen kontrol altına alınamayacağını da açıkça belirtir. Gurur ya da utanç, sadece istemekle ya da karar vermekle bastırılabilecek duygular değildir. Aksine, bu duygularla yüzleşmek, onları anlamak ve kabullenmek gerekir. Kitap boyunca vurgulanan temel mesajlardan biri de budur: Utanç ya da gurur hissetmek bir zayıflık ya da kusur değildir. Asıl mesele, bu duyguların farkına varmak ve onları sağlıklı bir şekilde yönlendirebilmektir. Örneğin, gurur duyulan bir konuda aşırı kibirli olmak, kişinin çevresindeki ilişkileri zedeleyebilir. Aynı şekilde, yoğun bir utanç duygusuyla kendini tamamen değersiz hissetmek, bireyin özsaygısını yitirmesine neden olabilir.
Gurur ve Utanç, duyguların bastırılmaması gerektiğini savunur. Bunun yerine, bu duygular üzerine düşünmek, onları analiz etmek ve yaşanan deneyimlerden ders çıkarmak gerektiği vurgulanır. Özellikle çocukların duygularını anlamlandırmaları için bu yaklaşım oldukça değerlidir. Çünkü çoğu zaman duygular hakkında konuşmak ya da onları adlandırmak zor olabilir. Labbé, bu noktada duygulara felsefi bir mercek tutarak hem çocuklara hem de yetişkinlere yol gösterici olur.
Kitapta yer alan örnekler, okuru düşünmeye teşvik eder. Bir kişinin başkalarının başarısını kıskandığı için gururlu davranması mı daha sağlıklıdır, yoksa bunu fark edip içten içe utanç duyması mı? Ya da bir çocuğun yaptığı bir hata yüzünden utanç duyması mı önemlidir, yoksa bu duyguyu bastırıp geçiştirmesi mi? Bu tür sorular aracılığıyla yazarlar, okura duyguların sadece “iyi” ya da “kötü” olmadığını, daha çok deneyimlenmesi gereken insani yönler olduğunu hatırlatırlar.
Gurur ve Utanç, yalnızca iki duyguyu tanıtmakla kalmaz, aynı zamanda okuru bu duyguların altında yatan nedenleri keşfetmeye ve kendi içsel deneyimleriyle yüzleşmeye çağırır. Labbé, felsefeyi günlük yaşamın bir parçası haline getirerek okuyucuya hem iç görü hem de empati kazandırmayı başarır. Gurur ve utanç gibi güçlü duygularla başa çıkmak için önce onları anlamak gerekir; bu kitap da tam olarak bu anlayışı geliştirmeyi amaçlar.
Yazan: Şevval Tufan
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak