New York merkezli, Alman asıllı sanatçı Florian Meisenberg‘in ilk kişisel sergisi “Reading the Bible at the Beach”,30 Ağustos 2025 tarihine kadar Anton Kern Gallery’nin WINDOW alanında sanatseverlerle buluşuyor. Meisenberg, sergi için galerinin Tribeca’daki iki köşe vitrinini, dışa doğru çıkıntılı olan Lafayette ve içe doğru çekilen Walker vitrinlerini inceleyerek bu fiziksel zıtlığı, dışbükey ve içbükey arasındaki kavramsal bir menteşe olarak kullanıyor.
Walker vitrininde, sanatçı duvarları tamamen tuvalle kaplamış ve üzerine dört yeni mermer tozu tablosu ile bir büyük ölçekli otoportre asmış. Bu fon, 3 metreden uzun olan, sanatçının radyant ve neredeyse apokaliptik bir dünyada kamburunu çıkarmış bir şekilde tasvir edildiği anıtsal otoportresi “The smile of the beyond” (2021)’dan türetilen, uhrevi mavi ve sarı tonlarında bir duvar kağıdına benziyor. Bu zemin üzerinde, sanatçının imzası haline gelmiş insansı figürlerin doğum, din, ölüm ve cinsiyet gibi fikirlerle saygısız bir şekilde etkileşime girdiği dört figüratif tablo yer alıyor.
Örneğin, sergiye adını veren tabloda, iki çoğunlukla yüzü belirsiz erkek, hem birbirlerini hem de haçtaki İsa’yı aynı anda öpüyor. “Waste Treatment Plant” adlı eserde ise, hayat boyutunda bir sivrisinek, çıplak güneşlenenlerin canını emiyor. Bu dört eser, mermer tozuyla yapılmış olup, yağlı boya tuval üzerinde yapışkanken uygulanmış. Bu, boyayı bir deri veya kabuk gibi bir şeye dönüştürüyor ve zaman zaman kabartma benzeri bir etki yaratıyor.
Son iki yılda mermer tozunu giderek daha fazla kullanan Meisenberg, pratiğinde ince ama önemli bir değişim yapmış. Düz stüdyo zeminindeki tuvallerin üzerine tozu elekten geçirerek, tozun yerleşmesine, yapışmasına ve tahmin edilemez kabuklar veya çiçeklenmeler oluşturmasına izin veriyor.
Lafayette vitrininde ise Meisenberg, mekana doğrudan entegre ettiği, altı panelden oluşan büyük bir yağ lekesi eseri sunuyor. Pigment eklenmeden, sadece rafine keten tohumu yağı ile yapılmış bu çalışmada, yağın tuval yüzeyine sızması, karışması ve yayılmasına odaklanıyor. Lekeler, siluetleri, basit jestlerle donmuş insan figürlerini andırıyor ve hayaletimsi varlıkları, değişen ışıkla birlikte hareket ediyor.
İki vitrindeki eserler de kontrolü reddediyor ve öngörülemezliği kucaklıyor. Yağ lekesi eserlerinde, rafine keten tohumu yağı yavaşça tuvale sızarak yerçekimi, elyaf ve zamana tepki veriyor. Mermer tozu tabloları ise dokunsal, heykelsi bir varlık sergiliyor. Bu eserler, resmin sadece düz bir görüntüden çok daha fazlası olduğunu, malzemelerin, ışığın ve anlamın bir araya gelerek etkileşime girdiği yaşayan bir yüzey olduğunu bize anlatıyor.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak