Brezilyalı sanatçı Ernesto Neto, heykel sanatını yalnızca görsel bir deneyim olarak değil, aynı zamanda dokunulan, hissedilen, hatta koklanan çok duyulu bir alan olarak yorumlar. Onun pratiği; biyofili, topluluk ruhu ve ritüel temsillerini bir araya getirerek izleyiciyle doğrudan bir fiziksel ve duygusal bağ kurmayı amaçlar.
Neto’nun eserleri çoğunlukla büyük ölçekli, mekâna özgü ve ziyaretçileri içine alan yapılardır. Pamuk kumaşlardan örülmüş ağ benzeri yüzeyler, sarkan baharat torbaları, toprak, tohum ve bitkilerle kurulan canlı düzenlemeler onun imza materyalleri arasında yer alır. Bu elementlerle oluşturduğu yapılar, hem organik hem de tinsel bir dünya yaratır; izleyicileri yavaşlamaya, durmaya ve bedenin duyularıyla var olmaya davet eder.
Sanatçının yaklaşımı, 1960’ların Brezilya merkezli Neo-Concretist akımından izler taşır. Hélio Oiticica ve Lygia Clark gibi öncüllerinden aldığı ilhamla Neto, nesneyi sadece sergilenmek için var olan bir yapıdan çıkarıp, izleyicinin parçası olduğu bir deneyim alanına dönüştürür. Onun sanatında heykel; yürünebilir, oturulabilir, içine girilebilir bir form halini alır. Bu mekânsal heykellerde dokunma, koku alma ve hatta uzanma gibi eylemler birer izleyici katılım biçimidir.
Ernesto Neto’nun çalışmalarının önemli bir boyutu da doğayla kurduğu iç içe geçmiş ilişkidir. Baharat kokuları, toprakla temas eden yüzeyler, ritmik formasyonlar ve ritüel estetiği, doğanın hem fiziksel hem de spiritüel varlığına işaret eder. Bu yönüyle sanatçı, insanın evrenle olan bağını onurlandırır; sanatın, yalnızca estetik değil aynı zamanda iyileştirici bir alan olabileceğini gösterir.
Neto’nun yapıtları; beden, mekân, doğa ve topluluk arasında akan görünmez bağları görünür kılar. O, sanatı bir tür ibadet gibi, dünyayla kurulan sevgi dolu bir ilişki biçimi olarak konumlandırır. Her bir eser, birer dokusal dua, birer duyusal meditasyon gibidir — temas edenin de temasa geçtiği bir alan.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak