Akıştasın: Arkadaşım Çelik: Kurtlu Elma Gibisi Var Mı?

Yükleniyor...
svg

Arkadaşım Çelik: Kurtlu Elma Gibisi Var Mı?

Mart 28, 20254 dk okuma süresi

Komşu, haberi sana okumamı ister misin?

O muz kabuğunu atma, kullanacağım ben onu.

Bazı alıntılar, bazı fotoğraflar, bir film sahnesi, bir kitap bazen öyle net bir mesaj gönderir ki görmezden gelemezsiniz. Komut alan bir robot gibi doğrudan uygulamaya geçersiniz, sanki bir zaman harekete geçmek için o mesajı beklemişsiniz. Ben de Günışığı Kitaplığı’nın yeni çıkanlarından Arkadaşım Çelik’i okuduktan hemen sonra bahçedeki ağaçların toprağına karıştırmak için atık besin ararken buldum kendimi.

Endüstri Mühendisliği mezunu olmak ve “yazmanın bilinçli bir tercihten ziyade bir dürtü olduğunu düşünmek” kümelerinde kesiştiğim Serhan Ok, bu hikâyesinde çevre bilincinden geri dönüşüme, aile bağlarından arkadaşlığa birçok konuyu birden kucaklıyor. Günümüzün biraz ilerisinde, ütopya ile distopya arası tatlı ekşi bir dünyada bizi ufak bir gezintiye çıkarıyor. Birlikte şehrin uzağında bir köye, Sena’nın hayatının ortasına yumuşak bir iniş yapıyoruz.

Hava serin ama üşütmüyor, ortam sakin, kelimeler sanki yol yapmış; okur bilmese de onlar gideceği yeri biliyor, öyle kararlı bir rotada akışta ilerliyoruz. Arkadaşım Çelik, ilk cümleden itibaren insanı en bağımsız, en çabasız haliyle alıp içine çekiveriyor. Yaşadığı şehirden, evinden, okulundan, arkadaşlarından ayrılmış bir çocuk, attığı yenilikçi adımların endişesiyle yüklü bir baba, yuvasından sorumlu, uzlaşmacı bir anne, ortasından dalıyoruz hikâyeye.

“Kurdun yemediğini insan niye yesin?”

Marketlerde gördüğümüz o kocaman, parlak, aynı tornadan çıkmış gibi eşit boy ve yükseklikteki meyveler, sebzeler hepimizin dikkatini çekiyordur. Neyin ne olduğunu bilmezken elimizin gittiği o “mükemmel” yiyecekler yaygınlaşan “tarımsal ilaç” bilinciyle
daha az tercih edilir oldu. Gerçi buradan da yeni bir “organik besin” pazarı doğdu ama o da başka bir yazının konusu olsun. Biz Sena’nın babasına kulak verelim, hakikaten, günlerce bozulmadan dolapta kalan yiyecekleri düşününce; kurdun, böceğin yemediğini insan niye yesin?

Arkadaşım Çelik, bu soruyu sormakla kalmıyor, sebepleri üzerine de düşünmemizi sağlıyor. Sadece tüketicinin değil, üreticinin dertlerine de dikkat çekiyor. Ve elbette çocukların dertlerine de, eski alışkanlıklarından koparılıp yeni alışkanlıkların ortasında
yalnızlık çeken Sena maalesef ve takdir edersiniz ki dalından taze, ilaçsız elma yiyecek olmakla avunamıyor. Peki değişen hayatı hep mi yokuş aşağı gidecek? Yoksa biraz zamana mı ihtiyaç duyuyor? Belki gördüğüne kimseyi ikna edemediği şu çelik at, ona
yardımcı olur.

Arkadaşım Çelik, işlediği konular ve tarzı nedeniyle devamı gelir mi, diye düşündüğüm kitaplardan biri oldu. Samimi bir aile macerasına eşlik etmiş olmanın keyfi ile kapattım son sayfayı. Ve hemen doğal gübre konusunu araştırmaya koyuldum, malum, en doğal yollardan desteklemek lazım meyve veren ağaçları. Tıpkı hikâyelerle beslediğimiz gibi çocukları.

Bu hikâye, doğayı çürüyen meyveleriyle birlikte sevenlere ve “ileri dönüşümlü” arkadaşlıklara. İyi okumalar herkese. Yaşasın çocuk kitapları.

Yazan: Çiğdem Yalman Kopan

Bu haber adada kalmaya devam etsin mi?

Kalsın1SonuçlarGitsin
1 People voted this article. 1 Upvotes - 0 Downvotes.
svg

Aklında bir şey mi var?

Yorumları göster / Yorum yap

Cevap ver

Yükleniyor...
svg