Bode galerisi, 5 Aralık 2025 – 24 Ocak 2026 tarihleri arasında, “Material Tales: Gestures of Abstraction” sergisiyle, formun, jestin ve malzemenin kendi hikayesini anlattığı, kapsamlı ve tamamı kadın sanatçılardan oluşan bir seçki sunuyor. Sergi, soyutlamayı dokunsal bir arşiv ve iç içe geçmiş hikayelerin yaşayan dili olarak konumlandırıyor.
Sergide yer alan sanatçılar; Taqwa Ali, Kim Bartelt, Tonia Calderon, Elke Foltz, Naomi Lisiki, Senzeni Marasela ve Georgina Maxim. Her biri, kendi özgün bakış açılarıyla soyutlamanın disiplinini yeniden şekillendiriyor:
-
Kim Bartelt: Tuval üzerine katmanladığı kağıt kesikleriyle, sade simetrinin altında ephemerality (geçicilik) ve şiirsel çelişkileri araştırıyor. Onun kontrollü kompozisyonları, kareler ve dikdörtgenler aracılığıyla karmaşık duygusal durumları yakalıyor.
-
Elke Foltz: Soyut dışavurumculuğu, eskiz ve çizim parçalarını yüzeye kolajlayarak organik jestlerle birleştiriyor.
-
Taqwa Ali, Tonia Calderon ve Naomi Lisiki: Mekânı renk ve soyut manzaralarla dolduruyor. Özellikle Hollanda, Meksika, Endonezya ve Çin mirasını taşıyan Tonia Calderon, çiçek pigmentlerini akrilik, cam, kum ve yakıt gibi kimyasal öğelerle harmanlayarak, yaşamın karmaşıklığını ve kırılganlığını ortaya koyuyor.
-
Senzeni Marasela ve Georgina Maxim: Kumaş ve yün kullanarak, düz resim düzleminin ötesine geçiyorlar. Georgina Maxim (Zimbabve), keserek, dikerek ve katmanlayarak kullanılmış giysileri dönüştürüyor; bu malzemeler, onları giyenlerin hatıralarını ve kişisel geçmişlerini taşıyan birer arşiv haline geliyor. Senzeni Marasela (Güney Afrika) ise, tekstil, video ve fotoğraf kullanarak post-apartheid döneminin kadınlarının hikayelerini anlatıyor.

Malzemenin Belleği ve Politik Kimlik
Sergi boyunca, malzemeler sadece araç değil, aynı zamanda hikaye anlatıcısı görevi üstleniyor. Taqwa Ali (Sudan/Hollanda), diasporik deneyim bağlamında toprak, kil ve Arap zamkı gibi organik malzemeleri kullanarak, yerinden edilmiş bedenlerin ve nesnelerin yeni mekânlarda nasıl yankılandığını araştırıyor.
Bu sergi, soyutlamanın sadece form ve renkten ibaret olmadığını, aynı zamanda göç, kimlik, sömürge mirası ve toplumsal cinsiyet gibi konuları inceleyen yaşayan bir dil olduğunu kanıtlıyor.












