Eva Helene Pade’nin resimlerinin önünde durduğunuzda ilk fark edilen şey, figürlerin tam olarak görünür olmayı reddetmesi. Sanki bir kalabalığın içinden geçiyor, bir gürültünün tam kenarında duruyor, ama bir türlü merkezdeki olayı seçemiyorsunuz. Pade’nin dünyası tam olarak bu: beliren, kaybolan, buharlaşan ve yeniden şekillenen bedenler. Bir anlık yakınlık hissi… ardından hızla dağılan bir sis.
Thaddaeus Ropac’ın Ely House’unda açılan Søgelys, sanatçının İngiltere’deki ilk kişisel sergisi. Ve Pade’nin pratiği, mekâna yerleştirildiği anda başka bir koreografiye dönüşüyor. Tuvaller duvardan uzaklaştırılarak dikey metal taşıyıcılara asılmış; izleyici resimlere yaklaşırken istemeden bir kalabalığın içinden yürüyormuş gibi yapıyor. Sanki Pade’nin figürleri yalnızca tuvalde değil, aramızda da dolaşıyor.
Resimlerdeki bedenler belirli bir birey değil. Daha çok bir duygu, bir ritim, bir gölge. Pade’nin dediği gibi: “Figürler benim için bir renk paleti.” Bu nedenle her hareket bir fırça darbesine, her yüz bir sisin içinde beliren geçici bir forma dönüşüyor. Mekânlar bir gece kulübü, bir tiyatro sahnesi ya da sahnesi olmayan bir mitoloji gibi; zaman ise sabit değil, dalgalı.
Son dönem çalışmalarında beliren duman, resimleri adeta içten içe yanan bir atmosferle kaplıyor. Kimi zaman bir tehdit, kimi zaman hafif bir sarhoşluk. Bir şeylerin yaşandığını ama tam olarak hatırlayamadığınızı söyleyen bir bellek bulanıklığı… Kalabalığın arasına sıkışmış bir ışık huzmesi, bir anlığına bir yüzü yakalıyor, sonra yeniden kayboluyor.
Pade’nin ışıkla kurduğu ilişki de serginin ana damarlarından biri. Sergiye adını veren Søgelys—arama ışığı—resimlerde kimi zaman bir gözetleme duygusu yaratırken, kimi zaman kalabalığı ikiye bölen bir enerji akımı gibi davranıyor. Bu ışık kırımları, figürleri birbiriyle çarpıştırıyor, birbirinden uzaklaştırıyor, hatta kimi zaman neredeyse şiddet hissi yaratıyor.

Mitolojik göndermeler, tarihsel kompozisyonlarla kurulan bağlar ve bedensel dönüşümlere işaret eden figürler Pade’nin resimlerini tek bir zamandan bağımsız kılıyor. Den fundne’deki Pietà pozu, Midt fald’deki düşüş anı ya da dumanla beliren figürler—hepsi bir nevi hatırlama ve unutma arasında sıkışmış hâller.
Pade’nin resimleri bir olay anlatmıyor; bir hissi, bir sarsıntıyı, bir hengameyi kuruyor. Ve tüm bu gürültünün ortasında, en çok sessizlik konuşuyor. O sessizlik, figürlerin arasındaki boşluklar… Sanatçının “hayatın küçük boşlukları” dediği alanlar. Belki de serginin asıl şiirselliği tam burada: cümlenin söylenmeyen yerlerinde, yüzün tam görünmeyen kısmında, hareket ile hareketsizlik arasındaki titreşimde.
Søgelys, izleyiciyi yalnızca resimlerin karşısında konumlandırmıyor; onun içine davet ediyor. Her adımda yeni bir figür beliriyor, yeni bir gölge devreye giriyor. Ve ister istemez şu soruyu düşündürüyor:
Kalabalığın içinde kaybolan şey, aslında en çok neyi görünür kılar?
Sergi Bilgileri
Eva Helene Pade – Søgelys
📍 Thaddaeus Ropac, Ely House, London
🗓️ 20 Aralık 2025 tarihine kadar devam edecek












