Akıştasın: Paris’te Sonbaharın 10 Kaçırılmaması Gereken Sergisi

Yükleniyor
svg

Paris’te Sonbaharın 10 Kaçırılmaması Gereken Sergisi

Ekim 18, 20256 dk okuma süresi

Paris bu sonbaharda tarih, deney ve yeni üretim biçimlerinin kesiştiği bir dönem yaşıyor. Şehrin müzeleri klasik isimleri yeniden keşfederken, bağımsız galeriler ve yeni fuarlar çağdaş sanatın sınırlarını genişletiyor. Louvre’un iki yüzyıl sonra Jacques-Louis David’e adadığı büyük retrospektiften Tyler Mitchell’in şiirsel fotoğraflarına kadar, Paris 2025 sonbaharında sanatı her anlamda yeniden tanımlıyor.

1. Jacques-Louis David – Musée du Louvre
15 Ekim 2025 – 26 Ocak 2026

Fransız sanat tarihinin en güçlü isimlerinden Jacques-Louis David, ölümünün 200. yılında Louvre’un büyük salonlarında yeniden doğuyor. “Les Sabines” (1799) ve “Marat’ın Ölümü” (1793) gibi başyapıtlarla kurulan bu retrospektif, Devrim sonrası sanatın politik yoğunluğunu hatırlatıyor. Louvre, bu sergiyle yalnızca bir sanatçıyı değil, bir dönemin estetik belleğini de yeniden kurguluyor.

2. Jean-Baptiste Greuze: Childhood in the Spotlight – Petit Palais
Devam ediyor, 25 Ocak 2026’ya kadar

Greuze’nün çocukluk teması etrafında kurulan sergi, 18. yüzyılın toplumsal dönüşümlerine ayna tutuyor. Eğitim, aile, bakım ve ölüm gibi temalar resimlerle felsefi bir zeminde buluşuyor. Yaklaşık yüz eserle hazırlanan seçki, Aydınlanma düşüncesinin hassas duygusal tonlarını bugünün bakışıyla yeniden tartışmaya açıyor.

3. Georges de La Tour: From Shadow to Light – Musée Jacquemart-André
25 Ocak 2026’ya kadar

Chiaroscuro’nun usta ismi Georges de La Tour, 17. yüzyılın gölgeleri arasından günümüze sızıyor. Caravaggio’nun etkilerini taşıyan bu retrospektif, ışığın hem metafizik hem insani bir anlatım biçimi olabileceğini hatırlatıyor. Her bir sahne, karanlığın içindeki sessiz bir dua gibi.

4. Tyler Mitchell: Wish This Was Real – Maison Européenne de la Photographie
15 Ekim 2025 – 25 Ocak 2026

Atlanta doğumlu fotoğrafçı Tyler Mitchell, Vogue’un kapağını çeken ilk siyahi sanatçı olarak tarihe geçmişti. Paris’teki bu sergi, Mitchell’in son on yılda ürettiği şiirsel fotoğrafları bir araya getiriyor. Doğa içinde geçen sahneler, siyah kimliğin hem tarihsel hem estetik yankılarını taşıyor. Her fotoğraf, hem bir rüya hem bir soru: “Gerçek olan ne?”

5. Gerhard Richter – Fondation Louis Vuitton
17 Ekim 2025 – 2 Mart 2026

60 yılı aşan üretiminden 270 eserin yer aldığı bu dev sergi, Richter’in tuvaldeki sarsıcı ikilemlerini izleyiciyle buluşturuyor: soyutlama ile fotoğraf, sessizlik ile gürültü, soğukluk ile duygu arasında bir yolculuk. Ressamın 2017’de boyayı bırakmasının ardından hazırlanan bu retrospektif, Richter’in sanatı bir hafıza arşivi gibi kullandığını gösteriyor.

6. Sargent: Dazzling Paris – Musée d’Orsay
11 Ocak 2026’ya kadar

John Singer Sargent’ın Paris dönemine odaklanan bu sergi, sanatçının “Portre ressamı” kimliğini yeniden anlamlandırıyor. 1884’teki skandal “Madame X” portresi, dönemin toplumsal ahlakına yöneltilmiş zarif bir meydan okuma olarak merkezde yer alıyor.

7. Minimal – Bourse de Commerce
19 Ocak 2026’ya kadar

Pinault Koleksiyonu’nun yeni tematik sergisi, minimalizmi yalnızca “az çoktur” klişesinden kurtarıyor. Japonya’daki Mono-ha’dan Brezilya’nın Neo-Concretismo akımına uzanan seçki, nesneler arasındaki boşlukları bir diyalog alanına dönüştürüyor. Işık, denge ve yüzey kavramları üzerinden yeniden okunan Minimalizm, bir sessizliğin değil, bir düşüncenin formu olarak karşımıza çıkıyor.

8. Fondation Cartier – Yeni Bina Açılışı
25 Ekim 2025’ten itibaren, Palais-Royal

Jean Nouvel’in tasarladığı yeni Fondation Cartier, Louvre’un hemen karşısında, beş hareketli platformdan oluşan esnek bir sergi mekânı sunuyor. Açılış sergisi, vakfın 40 yıllık koleksiyonundan bir seçkiyle “geleceğin müzesi” fikrini tartışmaya açıyor.

9. 7 Rue Froissart – Yeni Sanat Fuarı
19 – 25 Ekim 2025

Paris’in çağdaş sahnesine taze bir enerji getiren bu yeni fuar, geleneksel sanat piyasasının dışına çıkmayı hedefliyor. Brigitte Mulholland ve Sara Maria Salamone’nin ortak küratörlüğünde, performanslardan drag şovlara kadar uzanan deneysel bir program sunuluyor. Sanatın enformel hâli burada: spontane, ortaklaşa, canlı.

10. My Name Is Orson Welles – Cinémathèque Française
11 Ocak 2026’ya kadar

Sinema tarihinin dâhilerinden Orson Welles’in ölümünün 40. yılı için hazırlanan bu geniş kapsamlı sergi, yönetmenin sinema dışı üretimlerini de görünür kılıyor. Radyo, resim ve çizimlerinden oluşan yüzlerce çalışma, “Vatandaş Kane”in ötesinde çok yönlü bir yaratıcının izini sürüyor.

💬 Apartman No:26 Notu

Paris bu sonbaharda bir hafıza kenti gibi: geçmişin devleriyle bugünün ritmini aynı anda duyuruyor. Louvre’un mermer sessizliğiyle 7 Rue Froissart’ın neon ışıkları arasında, sanatın nabzı her zamankinden daha canlı atıyor.

Bu haber adada kalmaya devam etsin mi?

0 People voted this article. 0 Upvotes - 0 Downvotes.
Yükleniyor
svg