Yıl 2050. Dünya artık yaşanmaz sıcaklıklara ulaşmış, sokaklar kavruluyor. İnsanlar serin kalabilmek için yerin altına, otoparklara sığınıyor. Matias de Sa Moreira ve Cyril Pinero’nun yönettiği 59 Degrees, bu karanlık geleceği yalnızca bir otopark dairesi içinde anlatıyor. On dakikalık kısa film, insanlığın geleceğini değil, bugünün korkularını konuşturuyor.
Filmde, bir emlakçı eşliğinde yeraltında bir otopark dairesini gezen bir çiftin hikâyesi izleniyor. Adam, annesi için serin bir sığınak ararken; kadın, orada kendi huzurunu bulabileceğini düşünüyor. Emlakçıysa yalnızca satışa odaklanmış durumda. Bu üçlü arasında geçen kısa bir konuşma, aslında iklim krizinin, sınıf farklarının ve insan dayanışmasının çökmekte olduğunu hissettiren bir sessizlik hâline dönüşüyor.
59 Degrees bir yandan distopik bir uyarı, diğer yandan bugünün şehirlerini andıran tanıdık bir alegori. Betonun altında yaşamak fikri, uzak bir gelecek senaryosu değil; daha çok bugünün kentsel gerçekliğinin uzatılmış hâli gibi duruyor. Film, geniş ölçekli felaketleri göstermeden, ev içi ilişkilerdeki kırılmalar üzerinden küresel çöküşü görünür kılıyor.
Moreira ve Pinero’nun kamerası, seyirciyi bu dar alana hapsediyor. Işıklar loş, diyaloglar kısa, sessizlikler uzun. Her mimik, her nefes, sıcaklıkla boğulan bir dünyanın ağırlığını taşıyor. Görsel sadelik, izleyiciyi yalnızlığa ve çaresizliğe yaklaştırıyor. Film, anlatmak yerine hissettirmeyi seçiyor — ve bu tercih onu güçlü kılıyor.
Yönetmenler, tür olarak “climate fiction” (iklim temalı bilimkurgu) geleneğini takip etseler de, anlatıyı büyük fikirlerle değil, küçük anlarla kuruyorlar. Bir park alanında, üç karakterin arasında yaşanan gerginlik, aslında sistemlerin çöküşünü özetliyor: sıcaklık artık yaşamı değil, ahlakı da eritiyor.
Film, “iklim stresi”nin günlük hayata nasıl sızabileceğini çarpıcı biçimde gösteriyor. Barınma, aile, vicdan gibi temel kavramlar bile artık ısıya, suya ve nefes almaya bağlı. Herkesin derdi aynı: serin bir köşe bulmak. Ama herkesin önceliği farklı.
Tek mekânda geçen 59 Degrees, kısa formatın sınırlarını ustalıkla kullanıyor. Yaklaşık on dakikada, büyük bütçeli distopyaların bile başaramadığı kadar sarsıcı bir duygusal yoğunluk kuruyor. Küçük bir film ama büyük bir yankı.
Film Almanya’daki Hof Uluslararası Film Festivali’nde (HOF IFF) prömiyer yaptı ve ardından Avrupa’da birçok festivalde gösterildi. En İyi Senaryo, En İyi Uluslararası Kısa Film ve En İyi Kurmaca Film dahil olmak üzere çeşitli ödüller kazandı. Eleştirmenler, filmi “sessiz ama yankılı bir uyarı” olarak tanımlıyor — küçük bir hikâyeden büyük bir etik tartışma çıkarabilen ender yapımlardan biri olarak.
Sonuçta 59 Degrees, geleceği anlatmıyor; bugünü hızla geleceğe dönüştüren hızımızı anlatıyor. On dakikalık bir film, ama içindeki sıcaklık hissi izleyicinin üzerine uzun süre kalıyor.
Apartman No:26 Notu:
59 Degrees, insanın betonun altında bile kendi çıkarına tutunma hâlini anlatan, distopik ama tanıdık bir hikâye. Küresel felaketleri değil, o felaketlerin içindeki sessiz pazarlıkları gösteriyor.
Yerin altındaki bu daire, aslında bugünün şehirlerinin metaforu: dar, sıcak, pahalı — ama yine de vazgeçilmiyor.












