Bir boşlukla karşılaşınca ne yaparsınız?
Matt Kleberg’in yeni sergisi Bless Babel, tuvalin merkezine açılmış nişler üzerinden tam da bu soruyu yöneltiyor. Bu boşluklar, izleyiciyi geometrik soyutlamaların kalbine yerleştiriyor; ama orada neyin eksik olduğu sorusunu yanıtsız bırakıyor.
Kleberg’in kompozisyonları, mimariyi ve ritüel alanlarını çağrıştırıyor. Onun tabloları ne pencere, ne kapı, ne de portal — ancak siz öyle inanırsanız. Sanatçı, “nesnel gerçeklik” peşinde değil; inancın mekânı, şekli ve nesneyi nasıl dönüştürdüğünü sorguluyor.
Sergi başlığını Donald Barthelme’nin 1987 tarihli “Not Knowing” denemesinden ödünç alıyor. Belirsizlik, doğaçlama ve keşif, yaratıcı eylemin vazgeçilmez parçalarıdır. Dillerin dağılmasıyla mitik bir kuleye dönüşen Babel, farklı bakışların aynı kavrama dokunmasının bir metaforu olur. Kleberg’in tekrar eden formları — Tramp Art çerçevelerinden, İtalyan Rönesansı’nın dini objelerinden alınmış şekiller — bu çoklu ifadelerin izini sürüyor.
Renkler ise hem coşkulu hem de ağırbaşlı: toprak tonlarıyla parıldayan pembeler, parlak maviler, zümrütle koyu bordo yan yana duruyor. Yaklaştıkça yüzeyler titriyor; düz renkler kum gibi dağılıyor, altındaki tonlar titreşiyor. Kimi tablolar anıtsal, devasa çerçeveler içinde çerçeveler; kimisi ise içe bükülmüş, dingin bir sessizlikte.
Bless Babel bir cevap vermiyor, vermek istemiyor. Tablolar ecstasy ile boşluk, huzur ile taşkınlık arasında salınıyor. Seyirciye kalan, bu bilinmezliğin hazzı.
🔗 Apartman No:26 Notu: Kleberg’in tabloları bir çeviri hatası gibi; anlam hep kayıyor, çoğalıyor, çözülüyor. Belki de asıl güzellik, “bilmemek”te saklıdır.
📍 Bless Babel, Berggruen Gallery, San Francisco
📅 16 Ekim 2025 kadar devam edecek
