Sanatçı Lydia Pettit’in kişisel travmalarını işlediği “E.M.D.R.” sergisi, 23 Ağustos 2025 tarihine kadar Galerie Judin‘de izleyiciyle buluşacak. Pettit, serginin temelini oluşturan bu eseri, Filistin’deki olayların tetiklediği ve psikolojik kaynaklı sırt ağrılarıyla başa çıkmak için başladığı E.M.D.R. (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) terapisi sürecinden ilham alarak oluşturmuş.
Serginin Ana Teması ve Sanatsal Yolculuk
Pettit, on yıl boyunca sürdürdüğü konuşma terapisine ek olarak, daha derinlere inmek amacıyla bu alternatif terapiye yöneldiğini belirtiyor. Terapinin, kendi travmalarına ve geçmişine dönmesini sağladığını, bu süreci “kendi travmamın karanlık sularına dalmak” olarak tanımlıyor.
Sanatçının eserlerinde uzun süredir tekrar eden siyah sıvı motifi, bu sergide yeni bir boyut kazanıyor. Başlangıçta sahip olma ve hastalık gibi negatif durumları temsil eden bu sıvı, “E.M.D.R.” serisinde artık travmayı temsil ediyor. Pettit, Jonathan Glazer’ın “Under the Skin” filminden aldığı ilhamla, bu siyah sıvının yüzeyini bozmayı ve nihayet içine dalmayı hedeflediğini söylüyor.
Sergideki eserlerde, sanatçının bedeni farklı hallerde karşımıza çıkıyor: parlak yeşil bir boşlukta, bilinmeyen varlıklarla yüzleşirken veya bir zamanlar kaybolmuş, zavallı bir yaratık olarak. Renkler, disosiasyonun farklı derecelerini gösteriyor; tek renkli yeşil ve mavi tonlar, sürecin derinliklerini temsil ederken, doğal ten rengi sanatçının gerçeğe dönüşünü simgeliyor.
Kendiyle Yüzleşme ve Empati
“E.M.D.R.”, Pettit’in önceki çalışmalarında net bir şekilde ayrılan “sinister” (uğursuz) ve “victim” (kurban) taraflarını bir araya getirerek, kendi içindeki zıtlıkları daha yakın bir şekilde ele alıyor. Sanatçı, bu sergiyle kendi yolculuğunu paylaşmayı amaçladığını belirtiyor. İzleyicilere, yeniden hatırlanan bir anının getirdiği korkuyu, geçmişe takılı kalma nedenlerini ve kendisiyle yüzleşirken keşfettiği yalanları gösteriyor. Ancak tüm bu korku ve utancın ortasında, barış ve kabul getiren anları da vurguluyor.
Bu sergi, sadece kişisel bir terapötik deneyimin sanatsal bir yansıması değil, aynı zamanda evrensel bir empati ve kendini keşif çağrısıdır.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak