Berlin’in yaz takvimi birçok büyük çaplı sergiye ve galeri açılışına ev sahipliği yaparken, şehrin kenarında yer alan küçük bir “Schrebergarten” alanı geçtiğimiz hafta sonu bambaşka bir anlatıya sahne oldu. Britzenale, beşinci edisyonunda Zufriedenheit adlı tahsisli bahçeler topluluğunu geçici bir bienal mekânına dönüştürdü.
Sadece sanatın sergilendiği değil, doğrudan onunla yaşandığı bu deneyim, mekâna özgü 11 sanatçının katılımıyla şekillendi. Bu yılki tema olan “haritalama”, yerleşik sınırları, alışkanlıkları ve mekânları sorgulamak adına etkileyici bir çerçeve sundu.
🌿 Doğanın İçinden Geçen Bir Bienal
Britzenale 2025, doğa ve sanat arasındaki ilişkiyi estetik değil, etik bağlamda tartışmaya açtı. Folke Köbberling’in yünle kaplı çatısı “WOLLDACH”, yalıtım, sürdürülebilirlik ve mikroorganizmalar için barınak gibi kavramlara referans verirken, doğrudan hissedilen yün kokusuyla izleyicinin duyularına da hitap etti. Sergide koku, görünmeyen yolları haritalamak için kullanılan bir yön bulma aracına dönüşmüştü.
Nikola de Paula Lefort’un yeraltına yerleştirdiği mikrofonlarla oluşturduğu “hERDtz” adlı ses yerleştirmesi ise bahçenin kompost alanlarından yükselen titreşimleri birleştirerek, görünmeyen ama hissedilen ses katmanları arasında dolaşmayı mümkün kıldı.
🗺 Kişisel Anlatılar, Haritaların Boşluklarında
Belki de temanın en doğrudan örneği, Esther Ernst’ün detaylı çizim ve metinlerden oluşan, elle katlanmış haritasıydı: “Karte der Britzer Zufriedenheit.” Ernst, bu haritayı klasik yön bulma aracından çok, kişisel deneyimlerin sızdığı bir bellek nesnesine dönüştürmüş. Haritadaki desenler, ortaçağ kartografyasını ve oryantal halı motiflerini birleştirerek bahçelerin tarihsel anlam katmanlarına yeni bir ifade biçimi sundu.
Luïza Luz’un “Edible Politics of Soil” adlı çalışması ise toprağın tüketilebilir, ama aynı zamanda politik bir aktör olduğunu hatırlatıyordu. Bahçedeki bitkiler, yalnızca beslenme değil; sürdürülebilirlik, emek ve kolektif bilginin sembolüydü.
🌧 Yağmurla Güçlenen Bir Anlatı
Hafta sonuna yayılan bienal, Berlin’in yaz yağmurlarına rağmen etkisini yitirmedi. Aksine, ıslanan toprak ve yoğunlaşan bitki kokuları, mekânın duyusal hafızasını güçlendirdi. Ziyaretçiler, bir galeri duvarından ziyade, bahçelerin içinde dolaşırken bu sanat eserlerine rastladı. Her iş, bir köşe başında ya da çalı arkasında beliriveren bir keşif gibiydi.
Britzenale, sadece bir sanat etkinliği değil, katılımcılığı, komşuluğu, sınırları ve bakımı yeniden düşünmeye davet eden bir yaşantı sundu. Bahçelerin doğasında yer alan bakım, aidiyet ve disiplin temaları; sanatın geçici ama dönüştürücü doğasıyla birleşerek izleyicide hem düşünsel hem duyusal bir iz bıraktı.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak