Akıştasın: 🎬 The Forbidden City: Roma’nın Gölgesinde Bir Dövüş, Bir Arayış

Yükleniyor
svg

🎬 The Forbidden City: Roma’nın Gölgesinde Bir Dövüş, Bir Arayış

Temmuz 11, 20253 dk okuma süresi

🎬 The Forbidden City: Roma’nın Gölgesinde Bir Dövüş, Bir Arayış
📍 Yönetmen: Gabriele Mainetti
🗓 Vizyon: 13 Mart 2025 (İtalya)
📺 İzlenebilir: Netflix İtalya

Roma’nın tarih kokan taşları arasında, Çinli bir kadının kayıp kız kardeşini; bir İtalyan gencin ise ansızın ortadan kaybolan babasını aramasıyla başlayan “The Forbidden City”, sadece bir aksiyon filmi değil. Gabriele Mainetti’nin kamerası bu kayıpların peşinden sürüklenirken, izleyiciyi Roma’nın görünen yüzünün ardındaki çok katmanlı, çok kültürlü bir evrene davet ediyor.

Gabriele Mainetti, “They Call Me Jeeg Robot” ve “Freaks Out” ile zaten kendine özgü bir sinema dili yaratmıştı. “The Forbidden City”de ise bu dili daha da cesurlaştırıyor. Roma’nın kenar mahallelerinden geçen bu yolculukta, İtalyan sokak gerçekçiliğiyle Hong Kong aksiyon sinemasının enerjisini aynı potada eritiyor.

Filmin merkezindeki iki karakter – Marcello ve Yun – birer “kaybeden” değil, arayışın beden bulmuş halleri. Marcello’nun babasını, Yun’un ise kız kardeşini bulma arzusu, bizi geçmişin gölgeleriyle, kentsel dönüşümün karanlık arka sokaklarıyla ve kültürel ötekilikle yüzleştiriyor. Bu arayışları birleştiren ise ortak bir hissiyat: ait olma ihtiyacı.

Filmin dövüş sahneleri, salt koreografi değil; karakterlerin iç dünyalarına açılan kapılar gibi işlenmiş. Özellikle Yun’un dövüşteki kontrolü, arayışındaki çaresizliğin zıddı gibi dururken; Marcello’nun sert ama dağınık tarzı, onun kırılmış iç dünyasını yansıtıyor.

Ana akım sinemanın sınırlarında gezinip yine de ona ait olmayı reddeden “The Forbidden City”, kültürlerarası ilişkilerin gölgelerinde bir direniş filmi gibi de okunabilir. Roma’nın Çinli göçmenleriyle İtalyan işçi sınıfının kesişiminde, görsel bir roman gibi örülmüş bu anlatı, sıradanlıktan sıyrılan hikâyesiyle dikkat çekiyor.

Gabriele Mainetti’nin cesareti, türler arasında korkusuzca gezinmesinden değil sadece; duygunun peşine düşmekten de geliyor. O yüzden filmdeki dövüş sahneleri, aşk anları kadar incelikli; kaybolmuş karakterlerin gözleri ise, sokakların loşluğunda birer fener gibi parlıyor.

The Forbidden City, alışılmış anlatı biçimlerini aşındıran, kültürel sınırların ortasında bir sinema dili kuran ve bunu büyük bir estetikle başaran bir film. Tür sinemasının estetiklerine yakın ama ondan fazlasını vadeden bir deneyim arayanlar için kaçırılmaması gereken bir yapım.

Bu haber adada kalmaya devam etsin mi?

0 People voted this article. 0 Upvotes - 0 Downvotes.
svg

Aklında bir şey mi var?

Yorumları göster / Yorum bırak

Cevap ver

Yükleniyor
svg