Akıştasın: Türkiye’nin Sanat Haritası: Kültür Yolu Festivali’nin Durağında Frida

Yükleniyor...
svg

Türkiye’nin Sanat Haritası: Kültür Yolu Festivali’nin Durağında Frida

Kasım 24, 202412 dk okuma süresi

Komşu, haberi sana okumamı ister misin?

16 şehirde, toplamda tam 8 ay süren Türkiye Kültür Yolu Festivali’ni Kars, Nevşehir, Çanakkale, İzmir ve son durak olan Antalya’da deneyimledim. Sanat, kültür ve tarihi tek potada eritmeyi hedefleyen festivalin her durağı benim için yeni keşiflere olanak sağladı, farklı deneyimlere kapı açtı. Festival kapsamında her şehrin kendi dinamiğine göre etkinlikler düzenleniyor.

Bana kalırsa festivalin en güçlü yanlarından biri kültür miraslarını ön plana çıkarması… Bir diğeri ise önemli sergileri farklı şehirlerdeki sanatseverlerle buluşturma imkanı sağlaması. Dünyaca ünlü sergilerin İstanbul dışındaki şehirlerdeki meraklıları ile buluşma fırsatı paha biçilmez.

İstanbul’da görme fırsatı bulamadığım Frida Kahlo’nun Günlükleri Sergisi’ni Antalya’da ziyaret etme şansı yakaladım. Frida’nın dünyasını en iyi yansıtan sergilerden biri olduğunu söyleyebilirim.

Parlak, cıvıl cıvıl, rengarenk

ama bir o kadar da acı dolu…

Kırmızı aşkın olduğu kadar acının ve ölümün de rengi. Tonlamalar o kadar doğru kullanılmış ki, Frida’nın Dieoga’ya olan aşkını haykırdığı günlükleri okurken sergiyi gezdiğinizde o duyguları öylesine derinden hissediyorsunuz ki, acısı kalbinize saplanıyor.

Sergiyi gezerken Frida bazen Edie (Sedgwick) bazen de Bergen oldu. Bu üç benzemez kadını buluşturan aşk, kalp kırıklığı ve acı elbette. Frida’nın Diego’ya; Edie’nin Andy’e ve hatta Bob’a (Dylan) farklı dillerde aynı cümleleri kurduğuna şüphe yok;

“Seni kalbimden kovdum

Bir daha giremezsin

Aşk vermiştim ne yaptın

Aldın yere fırlattın

İkimizi sen yaktın, ah

Maziyi silemezsin”

“Hayatın, tutkunun, acının ve umudun iç içe geçtiği bir yolculuk”

 

Frida Kahlo’nun Günlükleri Sergisi Proje Yönetmeni Cengiz Ayyıldız Frida Kahlo’nun Günlükleri, festivalin en yaratıcı sergilerinden biri olarak öne çıkıyor. Bu sergiyi hazırlarken nelerden ilham aldınız?

Teşekkür ederiz. Frida Kahlo’nun Günlükleri sergisi, onun sanatından ve yazılarından yayılan derinlikli duygusal ifadelerden ilham aldı. Günlükleri, onun iç dünyasını keşfetmenin anahtarı ve resimlerinde saklı olan düşüncelerini tamamlayan bir arşiv. Sergiyi oluştururken, Frida’nın sadece sanatını değil, yaşadığı acıları, tutkusunu ve özgünlüğünü de yansıtmayı hedefledik. Aynı zamanda, sergiyi günümüz izleyicisine yakınlaştırmak için teknolojinin ve interaktif deneyimlerin gücünden yararlandık.

Frida Kahlo’nun hikayesi, yalnızca bir sanatçının yaşamı değil; aynı zamanda bireysel özgünlük, dayanıklılık ve insan ruhunun gücüne dair bir anlatı.

Sergiyi diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerinden biri interaktif olması. İzleyiciyi de dahil eden bu yaklaşımı tercih etmenizin sebebi nedir?

Frida Kahlo’nun hikayesi, yalnızca bir sanatçının yaşamı değil; aynı zamanda bireysel özgünlük, dayanıklılık ve insan ruhunun gücüne dair bir anlatı. İzleyicinin bu hikayeye aktif olarak katılmasını sağlamak, onların da Frida’nın dünyasına dahil olmasına olanak tanıyor. Günlüklerinden yansıyan her duyguyu birebir hissetmek ve o duygularla kendi hikayelerini bağdaştırmalarını istedik. Sanat artık sadece bir izleme deneyimi değil, etkileşimle derinleşen bir yolculuk.

Sergide başka sanatçıların çalışmaları da yer alıyor. Bu “sergi içinde sergi” anlayışı, teknolojiyi ve sanatı birleştirerek yaşayan bir Frida portresi yaratıyor. İzleyicilerden nasıl dönüşler aldınız?

İzleyicilerden aldığımız dönüşler inanılmaz derecede olumlu oldu. Birçok kişi, Frida’yı daha önce yalnızca tablolarından tanıdığını ancak günlükleri ve bu interaktif sergi sayesinde onun iç dünyasına ilk kez bu kadar derinlemesine bir yolculuk yaptıklarını ifade etti. Teknolojinin sağladığı immersif deneyimlerle birleşen diğer sanatçıların eserleri, Frida’nın hikayesini daha geniş bir çerçevede ele almamıza olanak tanıdı. Bu çeşitlilik ve yenilikçi yaklaşım, sergiyi unutulmaz kılıyor.

Serginin duygusal akışı, günlüklerin verdiği farklı hislerle ağırlaşıyor. İzleyiciyi duygular arasında bir yolculuğa çıkarmak mı hedefleniyordu?

Kesinlikle! Frida’nın hayatı, tutkunun, acının ve umudun iç içe geçtiği bir yolculuk. Sergiyi tasarlarken, bu yoğun duygusal geçişleri izleyiciye yaşatmak istedik. Renklerin canlılığıyla başlayan bir serüven, günlüklerin içindeki satırlarla daha melankolik ve içsel bir yolculuğa dönüşüyor. İzleyicinin bu duygusal dalgalanmaları deneyimlemesi, Frida’nın eserlerini anlamanın en etkili yollarından biri.

Serginin başrolü ne olurdu: aşk mı, ölüm mü, tutku mu, takıntı mı, acı mı?

Frida’nın hikayesi, bu duyguların bir arada var olduğu bir bütün. Ancak birini seçmek gerekirse, “tutku” derdik. Frida’nın sanatı, yaşamı, aşkı ve mücadelesi hep tutkuyla yoğrulmuş. O, acıyı bir sanat formuna dönüştürmeyi başardı ve tutkusu, tüm bu duyguların temel taşı oldu.

Eğer serginin bir şarkısı olsaydı, ne olurdu?

Bu soruya yanıtımız, “Chavela Vargas’ın La Llorona şarkısı” olurdu. Frida’nın en sevdiği sanatçılardan biri olan Chavela, tıpkı onun gibi acıyı, tutkuyu ve aşkı bir sanat formuna dönüştüren bir isimdi. Bu şarkının duygusal derinliği, serginin ruhuyla mükemmel bir şekilde örtüşüyor.

“Frida günümüzde yaşasaydı, şüphesiz bir aktivist olurdu”

Frida günümüzde yaşasaydı, nasıl biri olurdu? Bu çağ onu mutlu eder miydi?

Frida günümüzde yaşasaydı, şüphesiz bir aktivist olurdu. Toplumsal adaletsizliklere, kadın haklarına ve çevresel sorunlara duyarlı bir figür olarak öne çıkardı. Sanatını sadece bir ifade biçimi olarak değil, bir direniş aracı olarak da kullanırdı. Sosyal medyada ise etkileyici ve sert bir duruş sergileyerek sesini milyonlara duyururdu. Ancak bu çağdaki hızlı tüketim kültürü ve yüzeysel ilişkiler, onun derinlikli doğasını zorlayabilirdi. Diego’su ise yine yaratıcı ve tutkulu bir sanatçı ya da aktivist olurdu.

Frida’nın ilham verici hikayesini dünyanın dört bir yanına taşıyarak onun iç dünyasını daha fazla insanla paylaşmak için sabırsızlanıyoruz.

Frida’nın bundan sonraki yolculuğu nerelere olacak?

Frida’nın ilham verici hikayesini dünyanın dört bir yanına taşıyarak onun iç dünyasını daha fazla insanla paylaşmak için sabırsızlanıyoruz. Kültür Yolu Festivali “Frida Kahlo’nun Günlükleri” sergisi için müthiş bir başlangıca vesile oldu.

Kültür-sanat yazarları İhsan Dindar ve Beyza Erdoğan yorumladı!

Frida’nın Günlükleri Sergisi’nde seni en çok etkileyen şey ne oldu?

İhsan Dindar: Frida’da günlüklerin içeriğinden çok o Meksika havası beni etkiledi açıkçası. Renkler ve Meksika’ya has maskeler ilgimi çekti. Bir sıcak iklim ülkesinden gelen hikâyede elbetteki aşk ve tutku öne çıkan unsur olur. Bunda da bu aşk ve tutkuyu yoğun olarak hissettim.

Beyza Erdoğan: Sergiyi gezerken tam olarak Frida’nın ruhunda bir yolculuğa çıkıyormuş gibi hissettim. Yoğunluklu olarak beni içine çeken duygu ise tutku oldu. Aşkın da acının da saplantının da en tutkulu hâlini hepimize yaşatmak için kelimeleri mektuplarına serpiştirmişti. Bir erkek tarafından incitilmiş ilk kadın değilse de bir erkeğin incittiği kalbini açık bir şekilde yansıtabilen cesur kadınların öncüsü olduğu için Frida’ya bir kez daha saygı duydum. Acı herkes için acı, ancak bunu bir sanata çevirmek kesinlikle incelikli bir ruhla mümkün.

Kübizm simgesi Picasso mu? Pop Art’ın öncüsü Andy Warhol mu?

İhsan Dindar: Sergi özelinde değerlendirecek olursam benim gönlüm pop-arttan yana. Elbette odak noktası Andy Warhol’du ama Roy Liechtenstein’a ait serigrafa rastlamak beni mutlu etti. Bunu beklemiyordum. Öyle bir imkânım olsa Liechtenstein’ın sergide gördüğüm eserini tercih ederdim.

Beyza Erdoğan: Andy Warhol’un bir tablosunun duvarımda asılı olması beni mutlu ederdi diye düşünüyorum. Bu sayede her duvara baktığımda, dünyada gördüğüm ve eleştirdiğim her şeyin içimde yeniden doğarak beni eleştirilene çevirmesi riskini hatırlamış olurdum.

 

Bu haber adada kalmaya devam etsin mi?

Kalsın0SonuçlarGitsin
0 People voted this article. 0 Upvotes - 0 Downvotes.
svg

Aklında bir şey mi var?

Yorumları göster / Yorum yap

Cevap ver

Yükleniyor...
svg