Bugün, okuma listenize eklemenizi önerdiğim iki kitabı tanıtmak için karşınızdayım. Her ikisi de Ayrıntı Yayınları’ndan çıkmış olsa da, biri bizi modern metropolün psikolojik labirentlerinde bir yolculuğa çıkarırken, diğeri mutluluk arayışımıza dair felsefi bir sorgulama sunuyor. Bu iki kitap, çağımızın en temel iki meselesine, kent yaşamı ve kişisel iyi oluşa, farklı pencerelerden bakmamızı sağlıyor.
Kentsel Beyin: Şehir Hayatının Zihin Sağlığımız Üzerindeki Etkisi
Şehirde yaşayan herkesin aklından geçen o büyük soruyu ele alan bir kitapla başlıyorum: Acaba kent yaşamının karmaşası zihnimizi nasıl etkiliyor? Nikolas Rose ve Des Fitzgerald’ın yazdığı, Ercan Tugay Akı’nın çevirdiği “Kentsel Beyin: Dirimsel Kentte Akıl Sağlığı”, tam da bu sorunun peşine düşüyor.
Lacivert Kitaplar dizisinden çıkan bu eser, sosyal bilimler ile fen bilimlerini bir araya getirerek kent hayatı ile akıl sağlığı arasındaki karmaşık ilişkiyi inceliyor. Stres, ekonomik faktörler, göç, ırkçılık gibi şehir yaşamının dinamiklerinin zihinsel durumumuzu nasıl etkilediğini derinlemesine ele alıyor. Özellikle metropollerde yaşayanların ruh hallerini, gündelik yaşamın getirdiği baskıları ve bu baskıların zihnimizde bıraktığı izleri anlamak için bu kitabı okumak bana çok iyi geldi. Eğer siz de şehirde yaşamanın getirdiği zorlukları anlamlandırmak ve yaşadığınız çevrenin sizi nasıl şekillendirdiğini görmek istiyorsanız, bu kitap tam size göre.
Mutluluğun 7 Formülü: Cevabını Aradığımız Soru
Gelelim diğer harika önerime: Düşbaz Kitaplar’dan çıkan “Mutluluğun 7 Formülü: Bir İyimserin Günlüğünden Notlar”. Yazar Gyles Brandreth, çevirmen Hilal Söğütlü ile birlikte hepimizin en çok merak ettiği o büyük soruyu soruyor: Mutluluğun formülü var mıdır?
Bu kitap, mutluluğu arayan herkesin hislerine tercüman oluyor. Hayatın karmaşasında kendimizi sorguladığımız, başkalarıyla kıyasladığımız ve ne yapacağımızı bilemediğimiz anları çok iyi anlıyor. Bize, mutluluğa sadece duygusal değil, hem fiziksel hem de ruhsal açılardan bakmayı öneriyor. Bazen kendimize ördüğümüz duvarlar yüzünden mutsuzluğa hapsolduğumuzu anlatırken, aslında bu yolculukta yalnız olmadığımızı fısıldıyor. Hayatımızdaki en basit anların bile ne kadar değerli olabileceğini hatırlatıyor ve daha fazla üzülmek yerine, hemen ilk sayfayı çevirerek mutluluğa giden yolda yeni adımlar atmaya davet ediyor. Bu kitaptaki samimi ve umut dolu yaklaşım, bana çok ilham verdi ve eminim size de iyi gelecek.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak