Akıştasın: Walter Sickert: Gündeliğin Sessiz Draması “Walter Sickert: Love, Death & Ennui” Sergisi

Yükleniyor
svg

Walter Sickert: Gündeliğin Sessiz Draması “Walter Sickert: Love, Death & Ennui” Sergisi

Ekim 14, 20253 dk okuma süresi

Londra’nın kuzeyinde, güneşin beyaz cephelere vurduğu bir sonbahar günü, Piano Nobile galerisinde zamanın ağırlaştığı bir sergiye giriyorsunuz: Walter Sickert: Love, Death & Ennui.
Ve hemen fark ediyorsunuz — bu, ihtişamın değil, hayatın sıradan ve bazen hırpalayıcı yüzünün resmedildiği bir dünya.

19.yüzyılın sonunda James Whistler’ın öğrencisi olarak yola çıkan, Danimarka ve Alman kökenli İngiliz ressam Walter Richard Sickert (1860–1942), sanat tarihinin en tuhaf ve en dürüst figürlerinden biri. Onun tabloları, bir manzaranın arkasındaki sessizlikte, bir odadaki sıkıntıda ya da bir yüzün sıradan bakışında gizlenmiş dramaları anlatır.

Serginin merkezinde yer alan Ennui (1913–14), Sickert’in belki de en çok tartışılan eserlerinden. Odasında oturan, piposunu tüttüren yaşlı bir adam… Arkasında, yüzü görünmeyen bir kadın figürü. Her şey sanki sıkıntının, yani “ennui”nin teatral bir mizansenine dönüşmüş. Baudelaire’in şiirlerinde varoluşsal bir felaket olan o “can sıkıntısı”, Sickert’in resminde neredeyse komik, gündelik bir hâl alıyor.

Sanatçının üslubu, John Singer Sargent’ın parlak aristokrat portrelerinin tam karşısında durur. Sickert güzelleştirmez, parlatmaz, övmez. O, “görünmeyeni” değil, “gözden kaçanı” çizer.
Bir kadın yüzüne yaklaştığınızda burun deliklerinin karanlığıyla karşılaşırsınız (Le Journal, 1905–06). Ya da bir aynanın kenarında duran bir beden parçası, izleyiciyi rahatsız edecek kadar sıradandır (L’Armoire à Glace, 1922).

Sickert’in çalışmaları, estetik olarak Bruegel’in “Icarus’un Düşüşü”ne benzer: büyük olay arka planda olur, ama asıl hayat ön plandaki sıradanlıkta devam eder.
Belki de sanatçının en büyük başarısı budur — dramatik anları değil, “dramasızlığın dramatik hâllerini” göstermek.

Love, Death & Ennui, adından da anlaşılacağı üzere, aşkın, ölümün ve sıkıntının iç içe geçtiği bir anlatı sunuyor. Sickert’in gravürleriyle yağlıboyaları arasındaki ilişki, neredeyse bir iç monolog gibi: biri bir düşünceyi başlatıyor, diğeri ona yeni bir yön veriyor. Bitmiş bir iş yok, sadece devam eden bir arayış.

Bu sergi, izleyicisini yavaşlamaya davet ediyor. Çünkü Sickert’in dünyasında hiçbir şey “büyük” değil — ama her şey derin.

📍 Piano Nobile, 129 Portland Road, London
🗓️ Sergi 19 Aralık 2025’e kadar görülebilir.

Bu haber adada kalmaya devam etsin mi?

0 People voted this article. 0 Upvotes - 0 Downvotes.
Yan Daireye Geç
Yükleniyor
svg