
İnsan ruhunun özlemi, ulaşılamaz olanın ötesine uzanan, geleceği bir haykırışla değil, sessiz bir ısrarla çağıran bitmeyen bir dürtü olabilir mi? Taype Bienali’nin 14. edisyonu olan “Whispers on the Horizon” (Ufuktan Fısıltılar), tam da bu duyguyu merkeze alıyor. Hamburger Bahnhof – Nationalgalerie der Gegenwart, Berlin direktörleri Sam Bardaouil ve Till Fellrath’ın küratörlüğünü üstlendiği bu sergi, 37 şehirden 72 sanatçının yaklaşık 150 eserini bir araya getiriyor.
Bienalin kavramsal omurgasını, Tayvan edebiyatı ve sinemasından alınan üç mütevazı ama güçlü nesne oluşturuyor: Hou Hsiao-Hsien’in filmindeki kukla (sebatı simgeliyor), Chen Yingzhen’in romanındaki günlük (içselliği temsil ediyor) ve Wu Ming-Yi’nin romanındaki bisiklet (kayıp ve aidiyet arayışını çağrıştırıyor). Bu objeler, galerilerde fiziksel olarak yer almasa da, Bienal’in görünmez mimarisini oluşturarak, özlemin birbiriyle iç içe geçmiş üç ifadesi haline geliyor.
Küratörler, TFAM’ın koleksiyonundan yaklaşık 30 parçayı çağdaş eserlerle diyalog kurduruyor. Bu eserler, durağan tarihi kalıntılar olarak değil, geçmiş ile şimdiyi birleştiren, özlemin yaşayan ajanları olarak işlev görüyor. Küratörler, “Buradaki tarihlere, dillere ve çelişkilere kulak veren, sadece burada var olabilecek bir Bienal yaratmak istiyoruz,” diyerek yerel olanı evrensel bir merceğe dönüştürme niyetlerini vurguluyor.
Sergideki mimari müdahale de bu temayı yansıtıyor: Duvarların yerine asılı tekstil bölmeler kullanılarak, geçirgen eşikler ve açık görüş hatları oluşturuluyor; bu da görünürlük ve bağlantı ritmini teşvik ediyor.
Bienal, yerel deneyim ile küresel bağlam arasındaki bağları yansıtarak, ziyaretçileri birbirine bağlı bir dünyadaki yerlerini yeniden gözden geçirmeye davet ediyor.






