Akıştasın: Sanat, Tarih ve Metafizik: Anselm Kiefer’dan “Mason’s Yard” Sergisi!

Yükleniyor
svg

Sanat, Tarih ve Metafizik: Anselm Kiefer’dan “Mason’s Yard” Sergisi!

Ağustos 9, 20254 dk okuma süresi

Londra’daki White Cube Mason’s Yard galerisi, 25 Haziran – 16 Ağustos 2025 tarihleri arasında, çağdaş sanatın usta ismi Anselm Kiefer‘in “Mason’s Yard” sergisine ev sahipliği yapıyor. Bu özel sergi, Kiefer’in gençlik yıllarında başlayan, Vincent van Gogh‘un peyzajlarına olan hayranlığına bir saygı duruşu niteliğinde.

Van Gogh’un İzinde Bir Yolculuk

Sergi, Kiefer’in 18 yaşında Van Gogh’un ayak izlerini takip ederek Avrupa’da yaptığı ve Arles’a kadar uzanan dönüştürücü yolculuğuna gönderme yapıyor. İki sanatçı, yüz yıldan fazla bir zaman farkına rağmen, manzaraya varoluşsal bir sorgulama ve duygusal zenginlik alanı olarak yaklaşıyor. Her ikisi de, boyanın maddi varlığını hem bir araç hem de bir aracı olarak kullanarak, anıları, duyguları ve metafiziksel düşünceleri bir araya getiren bir dil oluşturuyor.

Serginin zemin katında, Van Gogh’un Arles döneminin sembolü olan ayçiçekleri, Kiefer’in kendi yorumuyla karşımıza çıkıyor. Yoğun impasto tekniğiyle yapılan bu eserlerde, Van Gogh’un canlı sarı paleti yerine, küllü tonlar ve yanmış toprak renkleri hakim. Bu, çalışmalara melankolik bir hava katıyor. Sanatçı, bu tablolara şiirlerden ve Yunan mitolojisinden alıntılar da ekleyerek, güneşe olan karşılıksız aşkından dolayı toprağa kök salan ve yüzünü sonsuza dek güneşe dönen trajik nimf Clytie‘nin hikayesine atıfta bulunuyor. Ayçiçekleri, William Blake’in ‘Ah! Sun-flower’ şiirindeki umutsuzluğu ve yorgunluğu simgeleseler de, Kiefer’in tuvallerinde yine de var olmayı sürdürüyorlar.

İmge ve Malzemenin Dansı

Kiefer’in eserleri, doğanın döngüsel dramını, yanmış saman, kurumuş bitki örtüsü, kil, kömür ve kül gibi malzemelerle ön plana çıkarıyor. Bu, çürüme ve yenilenme, yıkım ve yeniden doğuş anlatısını ifade ediyor. Bu şemada manzara, mit, savaş, dil, bellek ve travma gibi zamanın üzerine bıraktığı her şey için bir alıcı görevi görüyor.

Buğday tarlası resimlerinde ise Kiefer, Van Gogh’un paletine daha sadık kalıyor ve hasatın olgunluğunu yansıtan parlak altın tonlarında araziler yaratıyor. Bu eserler, hayatın geçiciliği ile umut, neşe ve yaşam arasındaki dualiteyi sorguluyor.

Alt kattaki galeri alanının merkezinde, Kiefer’in heykelsi duyarlılığını üç boyutlu hale getiren “Steigend, steigend, sinke nieder (Rising, Rising, Falling Down)” (2016–24) yer alıyor. Bir vitrin içinde, kurumuş bir ayçiçeğinin uzun sapı ters bir şekilde asılı dururken, altında açık bir kurşun kitabın üzerinde dağınık tohumları yatıyor. Bu eser, Goethe’nin ‘Faust’undan (1790) aldığı başlıkla, bilginin, aşkınlığın ve ruhsal doygunluğun peşindeki insanın hikayesini anlatıyor.

Kiefer’in Van Gogh ile kurduğu bu diyalog, resim ve şiir, manzara ve miras, yok etme eylemleri ve anma jestleri arasındaki yakınlıkları izleyen, sürekli genişleyen bir sanatsal ve entelektüel aktarım zincirinin parçası haline geliyor.

Bu haber adada kalmaya devam etsin mi?

0 People voted this article. 0 Upvotes - 0 Downvotes.
svg

Aklında bir şey mi var?

Yorumları göster / Yorum bırak

Cevap ver

Yükleniyor
svg