Yemeni, Endonezyalı, Pakistanlı ve Kenyalı köklerden gelen bir Londralı. Sunucu, film yapımcısı ve yaratıcı bir köprü kurucu. Nadir Nahdi’nin hikâyesi, diasporanın “nerelisin?” sorusunu bozan bir cevap aslında: her yerden, ve buradan.
Onu izlerken önce bir tabak yemek görüyorsun. Qamar al Deen, Parmesan, ya da bir Jaffa Cake. Sonra o tabaktan koca bir tarih, göçün rotaları, işgalin gölgeleri, kaybolan tarifler ve yeniden doğan kimlikler çıkıyor. İşte Nahdi’nin tanımıyla bu bir “hikâye Trojan atı”: tanıdık bir tatla başlıyor, ama içinden koca bir dünya çıkıyor.
YouTube’daki ilk viraliyle işinden ayrıldı, Instagram’da binlerce kişiyi mutfaktan tarihe taşıdı. Kimi zaman nostaljiyi ters yüz ediyor (Jaffa Cakes = Filistin), kimi zaman kültürel sürprizlerle tanıştırıyor (Sih çiftçilerin Parmesan’ı koruması). Yani onun işi yalnızca kültürü kutlamak değil, kültürün nerede tıkanıp nerede yeniden akışkan olabileceğini göstermek.
Kurucusu olduğu BENI ve Beni Space akademisiyle genç içerik üreticilerine “hikâyeyi nasıl virale çevirirsin?” sorusunun cevabını öğretiyor. Kendi idolü Anthony Bourdain’den ilhamla, Nahdi de köprüler kuruyor: yemek masasında bir araya gelen insanların konuşmasında, kimliklerin esneyip çoğalmasında.
Apartman No:26 Notu
Nadir Nahdi’nin hikâyesi, diasporanın yük değil güç olduğunu hatırlatıyor. Yemek masası onun kamerası, tarifler onun sahnesi. Ve o sahnede kültür, tek tip bir kimlik değil; geçirgen, canlı ve sürekli değişen bir şey.