Paris’teki Louvre Müzesi’nde gerçekleşen cüretkar mücevher soygunu, gerçekliğin bazen sinema senaryolarından bile daha tuhaf olduğunu kanıtladı. Güvenlik görevlisi kılığındaki hırsızların, bir mobilya vinci kullanarak Apollon Galerisi’ne sızması ve İmparatoriçe Eugénie’ye ait tarihi mücevherleri (bu sırada altın ve mücevherle kaplı tacı düşürmelerine rağmen) çalması, akıllara kazınan bir olay oldu.
Bu olay, ister istemez bizleri, kurgusal dünyanın en ustaca planlanmış soygun hikayelerine yönlendiriyor. İşte o yüksek oktanlı, planlı ve stil sahibi soygun filmlerinden beşi:
1. Ocean’s Eleven (2001)
Bir klasik neden yeniden çekilir? Steven Soderbergh’in bu yeniden çevrimi, 1960 yapımı orijinalinden (Frank Sinatra’nın “Rat Pack” kadrosuyla) daha iyi bir soygun deneyimi sunuyor. Hapisten yeni çıkan Danny Ocean (George Clooney), Las Vegas’ın en zengin kumarhane sahibini soymak için Rusty Ryan (Brad Pitt) ile birlikte 11 kişilik bir dolandırıcı ekibi kuruyor. Her üyenin (patlayıcı uzmanı Basher Tarr, akrobat Yen gibi) kendine özgü yetenekleriyle kusursuz bir şekilde planlanmış bu soygun, türün mihenk taşlarından biri.
2. The Italian Job (2003)
Tıpkı “Ocean’s Eleven” gibi, F. Gary Gray’in yönettiği bu film de bir yeniden çevrim. Venedik’te altın çalan bir hırsız grubunun, kendi üyelerinden biri tarafından ihanete uğramasıyla başlıyor. İntikam almak için geri dönen Charlie Croker (Mark Wahlberg) liderliğindeki ekip, altınları geri almak için bir araya geliyor. Film, Mini Cooper’larla yapılan nefes kesen kovalamacaları ve Napster’ın kurucusunun hikayesine yapılan esprili alt planıyla aksiyon ve mizahı birleştiriyor.
3. The Thomas Crown Affair (1999)
Eğer Louvre soygununun ardından canın iyi bir sanat hırsızlığı izlemek istiyorsa, bu film tam sana göre. Yönetmen John McTiernan’ın bu yeniden çevriminde, milyoner Thomas Crown (Pierce Brosnan), New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi’nden (Met) paha biçilmez bir Claude Monet tablosunu çalıyor. Filmin merkezinde, Thomas’ın motivesinden şüphelenen sigorta müfettişi Catherine Banning (Rene Russo) ile aralarında geçen kedi-fare oyunu yer alıyor. Bu, zeka, şehvet ve stilin birleştiği bir sanat soygunu klasiği.
4. Heat (1995)
Michael Mann’ın bu kült eseri, sinema tarihindeki en iyi kedi-fare oyunlarından birini sunuyor. Polis Teğmeni Vincent Hanna (Al Pacino) ile kariyer hırsızı Neil McCauley (Robert De Niro) arasındaki amansız takip, filmin ana gerilimini oluşturuyor. Bir soygun sırasında işlerin ters gitmesiyle başlayan kovalamaca, bu iki zıt karakterin bir lokantada karşılıklı oturdukları ve birbirlerine duydukları saygıyı itiraf ettikleri ikonik sahneyle doruğa ulaşıyor. “Heat”, gerilim ve performansın zirvesidir.
5. Ocean’s 8 (2018)
Bu listenin ikinci “Ocean’s” filmi olsa da, konusunun müze soygunu olması nedeniyle listeye dahil olmayı hak ediyor. Danny Ocean’ın kız kardeşi Debbie Ocean (Sandra Bullock), hapisten çıkar çıkmaz kendi ekibini kuruyor. Amaçları, yıllık Met Gala’da, 150 milyon dolar değerindeki tarihi Toussaint kolyesini çalmak. Debbie’nin felsefesi: “Erkek fark edilir. Kadın ise görmezden gelinir.” Cate Blanchett, Anne Hathaway ve Rihanna gibi yıldızlardan oluşan bu kadın ekip, Metropolitan Sanat Müzesi’nden kraliyet mücevherlerini çalma konusunda, Louvre hırsızlığından daha planlı bir hikaye sunuyor..
Bu filmler, gerçekliğin tuhaflığına karşı koymak için kurgunun sunduğu en yüksek gerilimi ve en zekice planları izleyicinin beğenisine sunuyor.












