
Hamburger Kunsthalle – Galerie der Gegenwart (Bodrum Kat)
18 Ekim 2026 tarihine kadar
Bazı sergiler bir tema etrafında kapanır; Isa Mona Lisa ise bilerek açık kalır. Hamburg’da, Hamburger Kunsthalle’nin bodrum katına yayılan bu uzun soluklu kurgu, çağdaş sanatı tekil bir anlatıya sabitlemek yerine, koleksiyonun kendi iç mantığını görünür kılmayı tercih ediyor. Başlığını Wolfgang Tillmans’ın, sanatçı arkadaşı Isa Genzken’i konu alan fotoğrafından alan sergi; portre, ikon ve imge kavramlarını ironik bir mesafeyle ele alırken, aynı anda müzenin bugünkü sergileme reflekslerini de açığa çıkarıyor. Burada izleyiciye sunulan şey “en yeni” ya da “en güncel” olan değil; yan yana gelince anlam üreten işler.
Isa Mona Lisa, klasik bir “grup sergisi” düzeni kurmuyor. Bunun yerine, sanatçı odaları olarak tasarlanmış mekânlar üzerinden ilerleyen bir dolaşım öneriyor. Bu odalarda Hamburger Kunsthalle’nin yeni edinimleri (çoğu ilk kez sergileniyor), koleksiyondaki kilit yapıtlar ve Hamburg merkezli önemli bir özel koleksiyonla kurulan iş birliği sayesinde görünür hâle gelen eserler birlikte düşünülüyor. Sonuç, kronoloji ya da akım takibinden ziyade; yakınlıklar, çakışmalar ve sürtünmeler üzerinden okunan bir sergileme.
Serginin güçlü tarafı, çağdaş sanatı “şimdi”ye hapseden bir anlatıdan kaçınması. Donald Judd, Robert Morris, Louise Bourgeois, Paul Thek gibi isimlerin tarihsel ağırlığı; Tillmans, Genzken, Dan Lie, Thu Vân Trần, Sung Tieu gibi daha yakın dönem pratiklerle aynı mekânda buluşuyor. Bu birliktelik, minimalizmden bedensel yerleştirmelere, fotoğraftan malzeme temelli işlere uzanan geniş bir spektrumda medyumlar arası geçişleri görünür kılıyor.
Özellikle bodrum katın mimarisi, serginin kavramsal omurgasını destekliyor. Yerleştirmeler, fotoğraflar ve heykeller, mekânı yalnızca bir “taşıyıcı” olarak kullanmıyor; aksine, mekânın hafızasını ve ağırlığını işin bir parçasına dönüştürüyor. Kalıcı olarak sergilenen Bogomir Ecker, Jenny Holzer, Ilya Kabakov, Jannis Kounellis ve Richard Serra yapıtları, serginin sabit referans noktaları gibi çalışırken; çevrelerine eklemlenen yeni işler bu sabitleri sürekli yeniden yorumluyor.
Serginin iki yıla yayılan süresi, önemli bir küratoryal tercihi de beraberinde getiriyor: rotasyon. Konservasyon gerekçeleriyle tüm eserlerin kesintisiz sergilenememesi, Isa Mona Lisa’yı statik bir kurgu olmaktan çıkarıp zaman içinde değişen bir sergiye dönüştürüyor. Böylece her ziyaret, serginin farklı bir hâliyle karşılaşma ihtimali taşıyor; izleyici de bu değişimin tanığına dönüşüyor.
Sonuç olarak Isa Mona Lisa, çağdaş sanatı “büyük iddialar” ya da tekil kavramlar üzerinden okumak yerine, kurumsal bir koleksiyonun kendi iç sesleri üzerinden dinlemeyi öneriyor. Sergi, izleyicisini kesin cevaplar vermekten çok, bakma biçimlerini yeniden düşünmeye davet ediyor — belki de tam bu nedenle, uzun süre akılda kalıyor.






