
Sevgili kitap severler, merhabalar!
Bugün rotamızı uzaklara, sakin ama derinden akan sulara, Güney Kore edebiyatının incelikli dünyasına çeviriyoruz. Bazen bir kitabın kapağını kaldırdığınızda, sadece bir hikâye okumaz, sanki camdan bir fanusun içindeki o kırılgan hayatlara dokunur gibi hissedersiniz ya… Sayfaları çevirirken karakterlerin sessiz çığlıklarını, söylenmemiş sözlerini duyarsınız. İşte bugün size tam da böyle hissettirecek, okurken kalbinize ince bir sızı bırakıp sonra orayı usulca onaracak bir eserle geldim: Timaş Yayınları etiketiyle raflarda yerini alan, Choi Eunyoung’un kaleminden “Shoko’nun Gülüşü”.
272 sayfalık bu öykü derlemesi, ilk bakışta sade ve berrak bir su gibi görünüyor. Betül Tınkılıç’ın incelikli çevirisiyle dilimize kazandırılan bu satırlar, Eunyoung’un o duru anlatımını Türkçede de aynı lezzetle hissetmemizi sağlıyor. Yazar, o sadeliğin altına Güney Kore’deki genç kadınların, ailelerin ve kayıpların yükünü ustalıkla gizliyor. Kişisel hikâyeleri ülkenin politik gerçekleriyle öyle dengeli harmanlıyor ki, okurken “özel olanın aslında ne kadar politik olduğunu” bir kez daha anlıyorsunuz.
Choi Eunyoung, edebiyat dünyasında Sally Rooney’nin insan ilişkilerine dair modern bakışı, Banana Yoshimoto’nun melankolisi ve Marilynne Robinson’ın derinliğiyle kıyaslanıyor. Bu isimleri seven okurlar için Shoko’nun Gülüşü, adeta bir hazine niteliğinde.
Kitaba adını veren “Shoko’nun Gülüşü” öyküsü, bir değişim öğrencisi ile onu evinde ağırlayan arkadaşı arasındaki yıllara yayılan, zaman zaman gerilen, zaman zaman kopan ama asla bitmeyen o tuhaf dostluğu anlatıyor. Ergenlikten yetişkinliğe geçerken hayallerin nasıl şekil değiştirdiğini, birbirimize ne kadar yakın ama bir o kadar da uzak olabileceğimizi yüzümüze çarpıyor.
Bir diğer çarpıcı öykü “Uzaklardan Gelen Şarkı”, bizi bir yas sürecinin peşinden Rusya’ya götürüyor. Genç bir kadının, sevgilisinin ölümünün ardından onun izlerini sürmesi ve acıyla baş etme çabası, coğrafyalar arası bir hüzün köprüsü kuruyor.
Ve beni en çok etkileyenlerden biri: “Sır”. Bir feribot kazasında (ki bu muhtemelen Kore tarihinin en büyük travmalarından Sewol Feribotu kazasına bir atıf) hayatını kaybeden bir öğretmenin ailesinin, bu acı haberi büyükanneden saklama çabasını okuyoruz. Yazarın bu öyküde kurduğu atmosfer, sevgiyle söylenen yalanların ağırlığını omuzlarınıza yüklüyor.
The Guardian‘ın da dediği gibi; bu hikâyeler keder yüklü ve karmaşık olsa da asla iç karartıcı değil. Aksine, acı dolu bir geçmişe rağmen hayatın nasıl devam ettiğini, soğuk gün ışığında yılların nasıl geçtiğini dürüstçe gösteriyor. Yazarın dili, Observer‘ın tabiriyle “sinematik bir hassasiyete” sahip.
Eğer bağıran çağıran metinlerden yorulduysanız, insan ruhunun derinliklerine sessiz ve sakin bir yolculuk yapmak istiyorsanız, Timaş Yayınları’nın edebiyatımıza kazandırdığı, çevirmen Betül Tınkılıç’ın emeğiyle parlayan “Shoko’nun Gülüşü” nü mutlaka okuma listenize ekleyin.
Güney Kore edebiyatının bu parlayan yıldızıyla tanışmak için geç kalmayın.
Şimdiden keyifli okumalar!






