Bu kadar uzun süredir beklenen ve büyük bir heyecanla karşılanan bir devam filmi için, “Gladyatör II” gibi gösterişsiz bir başlığa sahip olması oldukça şaşırtıcı. Gösterişli alt başlıklar yerine, yavaş hareket eden bir fabrika üretim hattından çıkarılmış gibi hissettiriyor. Ridley Scott, yine devasa ölçekle minimum çaba gerektiren bir tarzı birleştiriyor. Absürt derecede ayrıntılı sahnelere ve aksiyonlara rağmen – arenadaki köpekbalıkları! gergedan süren savaşçılar! – “Gladyatör II,” önceki filmin işe yaradığı bilinen unsurlarından türetilmiş, prosedürel bir blockbuster gibi hissettiriyor.
Bu unsurlar yine işe yarıyor, ancak David Scarpa’nın senaryosunun değişken tonu dikkati çekiyor: bir an yükseltici ve etkileyici, diğer an kendi parodisini yapacak kadar komik. İlk filmin senaristi William Nicholson’ın getirdiği lirik ve epik dokunuşlar burada eksik. “Gladyatör,” o dönem için modası geçmiş olan eski Hollywood gösterişine duyduğu hayranlıkla zamansız bir fenomen olmuşken, “Gladyatör II” yalnızca selefini bir şablon olarak alıyor. 2000 yapımı filmin hikayesini ve karakter kavisini o kadar yakından takip ediyor ki, kendisini büyük bir başarısızlığa karşı koruyor.
Yeni filmin kahramanı Lucius (Paul Mescal), barışçıl bir yaşamdan koparılarak, kölelik altında gladyatör dövüşlerine sürüklenirken Roma soyluluğuna olan mirasını intikamla geri kazanmak için mücadele ediyor. Bu hikaye, ilk filmin ana karakteri Maximus’un yolculuğunu yansıtıyor. Tehlikeler ve engeller neredeyse aynı, savaş sahneleri ise benzer şekilde kurgulanmış – eğer bir kaplan yerine öfkeli bir babun eklemek büyük bir yenilik sayılmıyorsa.
Filmdeki farklılıklar, daha çok John Mathieson’ın kasvetli dijital sinematografisine – ilk filmin canlı kırmızılarından ve altın tonlarından ziyade gri ve haki ağırlıklı bir palet kullanılmış – ve Mescal’in içe dönük, daha kırılgan bir performansına dayanıyor. Ancak, Maximus’un “güç ve onur” mantrası, burada sıkça tekrarlandıkça inandırıcılığını yitiriyor. Denzel Washington ise Lucius’un esir alan kurnaz rakibi olarak, gösterişli mücevherleriyle ve abartılı performansıyla dikkat çekiyor. Ancak bu performans, Scott’ın titiz profesyonelliğiyle keskin bir tezat oluşturuyor. “Gladyatör II,” daha cesur ve beklenmedik bir tarza yönelseydi, çok daha etkileyici olabilirdi.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum yap