Modern aile filmleri bazen kıyameti koparmadan, sadece bir evin içindeki sessizlikle insanın içini sızlatır. Lucia Chiarla’nın Es geht um Luis filmi de tam böyle bir yerde duruyor: bağırmadan, ajitasyona kaçmadan; ama çok tanıdık bir gerilimi usul usul içimize işleyerek.
Merkezde küçük Luis var – ama film aslında yetişkinlerin hikâyesi. Yorgun, baskı altında, birbirini gitgide daha az duyan ebeveynler… Ve onların bütün bu duygusal yükünü, farkında olarak ya da olmadan sırtlayan bir çocuk.
Mor Çantadan Taşan Gerilim
Constanze ve Jens, kırklara yaklaşmış, stres seviyesi tavan bir çift.
Stuttgart’ta geçen hikâyede:
-
Constanze, ofiste kalıcı olabilmek için kendini parçalayan bir mimar.
-
Jens, gece gündüz direksiyon sallayan taksi şoförü; üzerine bir de “Easylane” gibi ucuz rakipler binmiş durumda.
-
Birbirlerini neredeyse sadece taksi yolculuklarında görmeleri, ilişkinin yorgunluğunu daha da görünür kılıyor.
Bu kargaşanın ortasında Luis, mor renkli, parlak unicorn’lu okul çantasıyla sınıfın hedef tahtasına dönüşüyor.
Mesele “sadece bir çanta” değil elbette; çantaya takılan çocuklardan çok, çantaya takılan yetişkinlerin ne kadar kırılgan olduğu.
Mobbing olayları arttıkça, ailedeki görünmez çatlaklar da derinleşiyor.
Luis’in:
-
merdivenden itilmesi,
-
ardından bir olaya karıştığı iddiasıyla okuldan uzaklaştırılması,
evin içindeki tansiyonu iyice yükseltiyor. Film, tam da bu noktada “Luis hakkında” gibi dursa da, aslında Luis üzerinden ebeveynlerin değerler, korkular ve toplumsal beklentilerle hesaplaşmasını anlatıyor.
Neden Gündemde?
Es geht um Luis, gösterişli bir “festival filmi” gibi bağırmıyor; ama Avrupa arthouse hattında gayet net bir iz bırakıyor.
-
Film, 7 Ekim 2024’te Zurich Film Festival’de prömiyer yaptı ve burada “En İyi Uluslararası Film” (Golden Eye) için yarıştı.
-
Ardından Roma Film Festivali’nin “Progressive Cinema – Visions for the World of Tomorrow” yarışma bölümüne seçildi; yani ana yarışma kulvarlarından birinde yer aldı.
Bu iki önemli seçki; filmin “sessiz” ama güçlü yapısını doğruluyor.
Hem İsviçre’de hem İtalya’da ana yarışmalara girebilmek, bu ölçekteki bir Alman aile draması için ciddi bir görünürlük.
Neden İzlemeli?
Bu filmi bir “olay örgüsü” filmi değil, bir duygu ve gerilim filmi gibi düşünmek gerekiyor. Büyük patlamalar yok; ama gündelik hayatın küçük patlamalarını çok iyi yakalıyor.
1. Rahatsız edici derecede gerçek bir aile portresi
Evdeki tartışmalar, iş stresi, para kaygısı, “iyi ebeveyn olma” baskısı…
Hiçbiri karikatür değil. Hepsi, “bunu bir yerden hatırlıyorum” dedirten türden.
2. Çocuğun omzundaki görünmez yük
Luis, çoğu zaman filmde en az konuşan karakter; ama en çok şeyi onun üzerinden okuyoruz.
Yetişkinlerin:
-
kariyer hırsları,
-
toplum ne der kaygıları,
-
“normal” çocuk nasıl olur beklentileri
en çok Luis’in bedeninde ve davranışlarında yankı buluyor.
3. Max Riemelt ve Natalia Rudziewicz’in doğallığı
Ebeveynleri oynayan ikili:
-
abartısız,
-
gündelik,
-
yorulmuş ama hâlâ bir şekilde iyi olmaya çalışan
karakterler çiziyor. Bu da filmi “hikâye izlemekten” çok “bir aileye tanık olmak” hissine taşıyor.
Lucia Chiarla’nın Bakışı: “Küçük” Anların Ağırlığı
Lucia Chiarla, yönetmen koltuğunda çok kontrollü bir dil kuruyor:
-
Kamerayı çoğunlukla evin içine, dar alanlara yerleştiriyor.
-
Sessizlikleri koruyor; açıklayıcı diyalog yazmaktan kaçınıyor.
-
Kavga sahnelerini bile bağırış çağırıştan çok, kırıcı suskunluklarla hatırlanır kılıyor.
Bu tercih, filmi melodramdan çekip “gözlemci drama” tarafına götürüyor.
Es geht um Luis, sanki bir arkadaşının evine gidip, bir akşam boyunca mutfak masasındaki hava değişimini izlemek gibi.
Temalar: Mobbing, Erkeklik, Ebeveynlik ve Sessizlik
Film birkaç katmanda okunabiliyor:
-
Mobbing ve farklı olma cesareti
Mor çanta ve unicorn, sadece “sevimli bir seçim” değil; toplumsal cinsiyet kodlarının ne kadar dar ve sert olabildiğini hatırlatan bir sembol. -
Ebeveynlik ve toplumsal baskı
“Çocuğumu korumalı mıyım yoksa onu ‘dünyaya hazırlamak’ için bazı şeylere göz mü yummalıyım?” sorusu, film boyunca ebeveynlerin gerilim hattı. -
Suskunluk kültürü
Hiç kimse duygusunu tam olarak anlatamıyor. Ne Luis, ne anne, ne baba.
Tam da bu yüzden, küçük yanlış anlamalar büyük iç kırıklıklarına dönüşüyor. -
Çocuğun “ayna” rolü
Luis, ebeveynlerinin çözemediği her şeyi üstüne çeken bir mıknatıs gibi.
Film, çocukların ne kadar çok “yetişkin meselesi” taşıdığını gösteriyor.
Ödüller ve Adaylıklar
Film henüz ödül etabında büyük bir zafer yazmamış olsa da, iki önemli festivalde yarışma seçkisine girmesi başlı başına bir “kalite mührü”:
-
Zurich Film Festival 2024
-
En İyi Uluslararası Film (Golden Eye) – Adaylık
-
-
19. Roma Film Festivali – Progressive Cinema Competition (2024)
-
Concorso Progressive Cinema – Visioni per il mondo di domani – Yarışma seçkisi / adaylık
-
Yani senin metindeki “2 ödül adaylığı” ifadesi tam anlamıyla karşılığını buluyor; somut olarak bu iki festival üzerinden açabilirsin.
Kimler İzlemeli?
-
“Ev içi sessizlik” filmlerini sevenler,
-
Çocuğun gözünden aile ve toplum okumayı sevenler,
-
Alman/Avrupa sosyal gerçekçi sinemaya meraklı olanlar,
-
Büyük olaylardan çok, küçük duygusal kırılmaların peşine düşen seyirciler için birebir.
Marvel temposu bekleyenler için değil; ama bir akşam sessizce açıp, sonra uzun uzun düşünmek isteyenler için çok doğru bir adres.












