Thibault Emin’in ilk uzun metraj filmi Else, cesurca sınırları eriten bir yapım. Beden korkusu (body horror), felsefi bilimkurgu, deneysel sinematografi ve beklenmedik bir aşk hikâyesi… Tüm bunları tek bir dairenin içinde, dünya eriyip dönüşürken deneyimliyoruz.
Filmin merkezinde, tek gecelik bir ilişkinin sabahında uyanan iki yabancı var: içine kapanık Anx (Matthieu Sampeur) ve kendinden emin Cass (Édith Proust). Ancak sıradan bir sabaha uyanacaklarını sanırlarken, dışarıdaki dünya geri dönülmez şekilde değişmeye başlamıştır. Yeni bir virüs insanların bedenlerini nesnelerle birleştirmekte, organik olanla inorganik olan arasındaki sınırlar ortadan kalkmaktadır. Sokaklar sessizce eriyen bedenlerle, duvarların içinden yankılanan haykırışlarla doludur.
İkilimiz, Anx’in dairesinde karantinaya alınır. Dışarının ürkütücü, yapışkan kabusu içeride gittikçe belirginleşirken; yeni tanıştıkları bu kişiyle ne kadar yakınlaşabileceklerini, hatta insan olarak kalıp kalamayacaklarını sorgulamaya başlarlar.
Türlerin Ötesinde Bir Deneyim
Emin’in filminde klasik bir anlatı yapısı yok. Görsel olarak zamanla renkten siyah beyaza dönen bir dünya, bedenlerin yavaşça kaybolduğu soyut sahneler, ASMR’ye yakın ses efektleri ve görsel olarak rahatsız edici detaylar izleyiciyi kendi sınırlarıyla baş başa bırakıyor. David Cronenberg’in beden korkusuna, Jean-Pierre Jeunet’nin gerçeküstü dünyalarına ve Lynch’in içsel paranoyalarına göndermeler seziliyor; ama Else, kendi poetik evrenini yaratmayı başarıyor.
Film yalnızca grotesk bir virüsün etkilerini göstermiyor; aynı zamanda aşkın, yakınlığın, kişisel sınırların nasıl dönüştüğünü anlatıyor. Anx ve Cass arasındaki ilişki, yalnızlıktan korkuya, sonra kabullenmeye ve belki de fiziksel bir bütünleşmeye evriliyor. Evet, bu bir aşk hikâyesi; ama onun da sınırları giderek bulanıklaşıyor. İnsan bedeninin nerede bitip başka bir şeye ne zaman dönüştüğünü izlerken, aynı soruları ruhsal bağlar için de soruyoruz: Birini ne zaman “kendimizden biri” sayarız?
Festival Başarısı ve Eleştiriler
2024 Toronto Film Festivali’nde Midnight Madness bölümünde dünya prömiyerini yapan Else, Sitges Film Festivali’nde En İyi Yeni Yönetmen Ödülü’nü kazandı. Eleştirmenler filmi ikiye bölündü. Kimi, sinemasal cesaretini ve şiirsel beden korkusunu överken, kimisi fazla deneysel bulup ağır ilerlediğini dile getirdi. Özellikle bulanık görseller, soyut diyaloglar ve yapış yapış ses tasarımı bazı seyirciler için rahatsız edici bir deneyime dönüştü. Ama Else, herkese hitap etmeye çalışmıyor. Bu, belli ki kendi niş kitlesine seslenen bir ilk film.
Apartman No:26 Notu
“Else”, izleyeni hem fiziksel hem zihinsel olarak sınayan bir yapım. Bizi varoluşun en dip noktalarına götürürken, aşkı, kaygıyı ve değişimi yepyeni biçimlerde sorgulamaya davet ediyor. Eğer bir film size rahatsızlık verebiliyorsa; o film, bir şeyleri gerçekten başarmıştır.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak