Son yıllarda salonlarda sadece komediye odaklanan filmler görmek neredeyse imkânsız hale geldi. Büyük kahkahaların yerini aksiyonla harmanlanmış espriler ya da nostaljik parodiler alırken, salt komedi için yazılmış, baştan sona eğlenceye dayalı işler bir elin parmaklarını geçmiyor. İşte “The Naked Gun”, bu boşluğu büyük bir coşkuyla doldurmak üzere geri dönüyor — ve beraberinde yıllardır özlenen absürt mizahı da getiriyor.
Akiva Schaffer’ın yönetmenliğini üstlendiği bu yeni film, Leslie Nielsen’ın başrolde yer aldığı kült parodi serisinin yeniden yapımı. Schaffer; “Popstar: Never Stop Never Stopping” ve “Hot Rod” gibi kültleşmiş yapımlarla tanınan, The Lonely Island ekibinin yaratıcılarından biri. Bu kez başrolde, alışıldık aksiyon kimliğiyle tanıdığımız Liam Neeson yer alıyor. Ancak şaşırtıcı bir biçimde, Neeson bu absürt dünyanın içinde hiç de yadırganmıyor.
Drebin’in Oğlu: Babasının İzinde, Ama Kendi Yolunda
Yeni filmde olayların merkezinde Frank Drebin Jr. yer alıyor. Polis teşkilatında son zamanlarda yaşanan sorunlar nedeniyle inceleme altına alınan Drebin, kendini bir dizi karmaşık olayın ortasında buluyor. Beklenmedik bir ceset vakası ve olayın peşinden sürüklenen femme fatale Beth Davenport (Pamela Anderson), hikâyeye hem gizem hem de bolca parodi öğesi katıyor. Anderson, yeniden canlanan kariyerine bu filmdeki performansıyla yeni bir zirve ekliyor.
Komployu şekillendiren ise teknoloji devi Richard Cane (Danny Huston). Edentech adlı şirketinin arkasındaki karanlık planlar, “P.L.O.T. Device” adlı çılgın bir cihazla insanlığı ilkellik seviyesine indirgemeyi hedefliyor. Evet, oldukça saçma — ama işin güzelliği de burada. “The Naked Gun”, Zootopia, 2012 ve klasik film noir öğelerini harmanlayan bu absürtlüğü başarıyla kullanıyor.
Gizli Mizah, Görsel Şakalar ve Zekice Aptallıklar
Film, orijinal “Naked Gun” üçlemesinin çizgisinden sapmadan, günümüz kültürünü tiye alan zekice ve düpedüz saçma şakalarla dolu. Sahne arkasındaki espriler, beklenmedik görsel sürprizler ve taşlama dolu diyaloglarla dolu filmde, mesela Drebin’in her sahnede eline bir kahve tutuşturulması ve diğerini hiç umursamadan yere atması gibi tekrar eden komik motifler var. Ya da “cold case files” yazılı dondurucu buzdolabından çıkan dedektifler gibi incelikli detaylar…
Elbette aksiyon sahneleri de kendine has: silahları eliyle parçalayan Drebin, düşmanın kolunu koparıp silah olarak kullanabiliyor. Bunların hiçbiri doğrudan başka bir filmin parodisi gibi değil; aksine zamansız referanslarla klasikleşmeye aday. Küçük bir “Mission: Impossible – Fallout” göndermesi hariç, parodi aşırılığına düşmeden yoluna devam ediyor.
PG-13 Sınırlarında, Ama Gerçekten Komik
“The Naked Gun”, PG-13 yaş sınırında kalarak şaşırtıcı ölçüde eğlenceli olmayı başarıyor. Film asla aşırıya kaçmıyor ama yine de daha yetişkin izleyiciye hitap eden birkaç ince gönderme ve açık sözlü sahne mevcut. Beth ve Drebin arasındaki ilişki, parodinin mizah dozunu yükseltiyor. Özellikle bir “Austin Powers” göndermesi ile inşa edilen sahne, parodiyi taze tutmayı başarıyor. Hatta eski bir Bon Jovi tişörtüne dair iğrenç ama işlevsel bir espri bile unutulmamış.
Film, sahne geçişlerinde farklı türleri ustalıkla harmanlayan sekanslar sunuyor. Romantizm, aksiyon, parodi ve noir atmosferi arasında akıp giden anlatı, izleyiciyi şaşırtmakta son derece başarılı.
Liam Neeson’un Ciddiyeti, Mizahın Anahtarı
Asıl başarı, oyuncuların her şeyi tamamen ciddiyetle oynamasında yatıyor. Neeson, tıpkı Leslie Nielsen gibi mizahı “rol ciddiyetinden” çıkarıyor. Ne karakterini küçümsüyor ne de parodiyi hafife alıyor. Pamela Anderson ise hem femme fatale havasını hem de absürtlüğü büyük bir dengeyle taşıyor. Danny Huston ise tam bir karikatür zengini: zeki, kontrolsüz, zarif ve zaman zaman acayip.
Filmdeki mizah, sadece oyunculardan değil, sinematografi ve müzik kullanımından da besleniyor. Brandon Trost’un 80’ler-90’lar aksiyon sineması estetiğini yansıtan görsel dili, Lorne Balfe’in Mission: Impossible havasını çağrıştıran müzikleriyle birleşince ortaya stil sahibi bir komedi aksiyonu çıkıyor.
Yılın En Kahkahalık Filmi
“The Naked Gun”, uzun zamandır salonda bu kadar kahkaha attıran bir film izlememiş olan izleyiciler için tam bir armağan. Her espri mükemmel değil belki ama espri yoğunluğu o kadar fazla ki bir tanesi düşse bile bir sonraki çoktan sizi güldürmeye hazır oluyor. Gerçek anlamda “ağlatan gülmeler” için birebir. Kısacası, modern sinema salonlarının kaybettiği bir hissi geri getiriyor: hep birlikte kahkaha atmanın saf keyfi.
🎬 The Naked Gun, 1 Ağustos 2025’te sinemalarda.
🎯 /Film Puanı: 9/10
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak