12. Boğaziçi Film Festivali tüm hızıyla devam ederken salonlar, yedinci sanatın en seçkin örneklerine ev sahipliği yapıyor; film ekipleriyse seyircilerden gelen soruları cevaplıyor. Festival kapsamında bugün de altı film gösteriminin ardından seyircilerin yoğun ilgi gösterdiği söyleşiler gerçekleştirildi.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nca düzenlenen 12. Boğaziçi Film Festivali’nde salonlar dolup dolup bolaşırken seyirciler de gösterim sonrası söyleşilerde film ekiplerini adeta soru yağmuruna tutuyor. Hem sinemacılar hem seyirciler için festival ruhunu yansıtan söyleşilere, 20 Ekim’de; ulusal yarışma filmlerinden “Köpekle Kurt Arasında” ve “Parmaklıklar Ardında İki Kadın”, ulusal kısa film yarışmasından “Dünyada Öyle Şeyler Olmuyor” ile belgesel yarışmada yer alan “Yediden Yetmişe” ve “Gök Kubbenin Sedaları” filmlerinin ekipleri katıldı.
Bir önceki filmi “Halef”le 6. Boğaziçi Film Festivali’nde En İyi Senaryo ve En İyi Film ödüllerini kazanan yönetmen Murat Düzgünoğlu, bu kez “Köpekle Kurt Arasında” filmiyle büyük ödül için yarışıyor. Düzgünoğlu, Atlas 1948 Sineması’ndaki gösterimin ardından oyuncular Mücahit Koçak, Eylül Soğukçay ve Can Seçki, görüntü yönetmeni Şafak Ildız, yürütücü yapımcı Evren Yıldırım ve filmin kurgucusu Melik Saraçoğlu ile birlikte seyircilerin sorularını cevapladı. Film hakkında “Bu benim dördüncü filmim ama yazım ve çekim süreci en enteresan olan, en uzun süren film oldu.
Benim için epey eğitici bir süreçti” diye konuşan yönetmen, filmin adını ise şöyle açıkladı: “Fransızların öyle bir deyimi varmış, ben de sonradan öğrendim; köpek mi kurt mu olduğunu tam anlayamadığımız bir zaman dilimini işaret etmek için bunu kullanırlarmış. Ama benim temel motivasyonum; hakkında net bir cevap bulamadığımız bir karakter anlatmaktı. Bir yandan insan canlısı bir yandan cinayet işleyebilme potansiyeli olan bir karakter; filmin ismi buradan geliyor” Oyuncu Mücahit Koçak’sa karakteri şu sözlerle tarif etti: “Anlaması, özdeşleşmesi zor biri.
Başta anlamsız geliyor ama bir yandan böyle insanların etrafımızda dolaştığını hatta kendimizin de zaman zaman benzer hallere düştüğümüzü görünce anlamlı hale geldi” Düzgünoğlu, bu karakteri oluşturmada ise üniversite döneminden ilham aldığını söyledi: “Üniversite yıllarımın etkisi fazla. O zamanlar biraz bulanımlı, sallantılı, hayatla/ ailemizle/ sevgilimizle aslında hayatın tamamıyla zor bir ilişkimiz oluyor. Kendimize katlanmamız da çok zor oluyor. Herkesi öldürmek istiyor insan. Bende öyle olurdu; hayalî bir silahım olurdu ve sevmediğim insanları vururdum. Ancak o şekilde rahatlayabiliyordum.”
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum yap