Kadıköy’ün o kendine has kış akşamlarında, rüzgarın yüzünüzü kestiği anlarda Baba Sahne’nin o sıcak çatısına sığınmanın tadı bir başkadır. Hele bir de yıl biterken, içeride ruhunuza dokunacak, belki de sizi tam kalbimizden vuracak kadim bir hikaye anlatıcısı bekliyorsa… Apartman No: 26’nın tiyatro rotasında bu hafta, basit bir noktalama işaretinden yola çıkıp evrenin vicdanına yayılan sarsıcı bir oyun, “Nokta” var.
2025’e veda etmeye hazırlandığımız şu günlerde, 26, 27 ve 28 Aralık tarihlerinde sahnelenecek bu oyun, insanlık tarihinin kişisel bir vicdan muhasebesi gibi.
Bilirsiniz; bazen bir cümle biter, sonuna nokta koyar ve geçeriz. Bazen de o nokta, her şeyin başladığı, bittiği ya da düğümlendiği yerdir. İşte Baba Sahne, yılın son günlerinde perdesini tam da böyle bir yüzleşme için açıyor. “Bernarda”daki performansıyla hafızalarımıza kazınan ödüllü oyuncu Özge Arslan, bu kez sadece oyunculuğuyla değil; kalemi ve yönetmenliğiyle de karşımızda. Arslan, sahnede Karadenizli bilge bir kadına, Nokta Ana’ya dönüşüyor ve bizi o “nokta”nın içindeki devasa boşluğa bakmaya davet ediyor.
Nokta Ana’nın Heybesindeki Ağırlık
Karşımıza çıkan bu bilge kadın, Nokta Ana, sıradan bir karakterden çok daha fazlası; o, çağlar boyunca süregelen dinmeyen bir ağrının taşıyıcısı. Sahnede tek başına göründüğüne aldanmayın; aslında yapayalnız değil. Sırtındaki o görünmez heybede, tarih boyunca “sistemli bir suiistimalin” mağduru olmuş herkesin ve her şeyin hikayesi var.
Özge Arslan, kurduğu bu dünyada çemberi sadece kadın hikayeleriyle sınırlı tutmuyor; anlatıyı genişletip evrensel bir çığlığa dönüştürüyor. İnsanın, hayvanın, doğanın, hatta koca evrenin nasıl planlı bir şekilde istismar edildiğini anlatıyor bize. Töreler, yasalar ve bazen de soğuk teknolojinin dişlileri arasında bedeni veya sanatı sömürülenlerin sesi oluyor. Gerçek hikayelerden ilham alarak dokuduğu bu anlatı, coğrafyalar ve zamanlar arasında bir köprü kurarak bizi o kadim yüzleşmenin tam ortasına bırakıyor.