Akıştasın: Preparation for the Next Life (2025): Beton Ormanda İki Yarım Hayat

Yükleniyor
svg

Preparation for the Next Life (2025): Beton Ormanda İki Yarım Hayat

Kasım 22, 202510 dk okuma süresi

New York’un arka sokaklarında, yerin biraz altında, sürekli uğultu halinde çalışan mutfaklardan biri… Buhar, yağ kokusu ve vakitsiz yorgunluk arasında, Aişe’nin yüzü beliriyor. Birkaç metro durağı ötede, savaşın sesini içinde taşımaya devam eden Skinner, kalabalık içinde aslında kimseyle temas etmiyor. Bing Liu’nun ilk kurmaca uzun metrajı Preparation for the Next Life, bu iki yabancının yollarını kesiştirirken, Amerikan rüyasının zemininde açılmış çatlakları saklamadan gösteriyor.

Atticus Lish’in çok övülen romanından uyarlanan film, klasik “imkânsız aşk”tan çok, iki yaralı bedenin, iki travmanın geçici bir sığınağa dönüşme ihtimaliyle ilgileniyor. Biri, savaş sonrası ülkesine dönememiş gibi dolaşan Amerikalı eski asker; diğeri, hayatta kalmak için görünmez olmayı öğrenmiş Uygur bir göçmen. Beton ormanın ortasında, birbirlerinin hayaletlerine dokunmaya çalışıyorlar.

Aişe ve Skinner: Yasanın Dışında, Zamanın Kenarında

Film, uyruğu kadar varlığı da tartışmalı bir karakter olan Aişe’yi merkeze alıyor. Asker bir babanın disiplininde büyümüş, göçle parçalanmış bir geçmişin ağırlığını taşıyor. New York’ta, Chinatown’un yeraltı mutfaklarında kayıt dışı çalışıyor; hayatta kalmak, onun için duygudan önce gelen bir refleks. Bedensel gücü, çevikliği ve serinkanlılığı, istismarı da, görünmezliği de aynı anda mümkün kılıyor.

Skinner ise üç görev sonrası eve dönmüş bir Amerikan askeri. Post-travmatik stres bozukluğu, film boyunca patlayan öfke krizlerinden çok, ani sessizliklerde, aniden boşluğa dalan bakışlarda kendini gösteriyor. Bir yandan iş tutmaya çalışıyor, bir yandan içindeki savaş bitmiyor. Ne orduya, ne “normal hayata”, ne de kendine tam ait.

İkilinin karşılaşması hızlı, dönüşümü ise yavaş. Birbirlerine yaslanmaya çalıştıkça, geçmişlerinin ağırlığı daha görünür hâle geliyor. Film, bu ilişkinin “romantik” yanını parlatmıyor; tam tersine, iki kırık insanın, birbirini kurtarmaya gücünün yetip yetmeyeceğini soruyor.

New York’un Görünmeyen Coğrafyası

Metropol burada kartpostallardaki New York değil. Liu, kamerayı gökdelenlere değil, yerin bir kat altındaki dar koridorlara, neon ışığı bile görmeyen odalara, geçici yataklara ve arka kapılara çeviriyor. Chinatown’un yeraltı mutfakları, ucuz odalar, otoyol kenarları, köprü ayakları… Kent, film boyunca bir fon değil, karakterlerin kaderini belirleyen aktif bir oyuncu gibi.

Bu tercih, Liu’nun belgesel kökeninin de bir yansıması. Minding the Gap ile tanıdığımız yönetmen, kurmacada da belgesel hissini, gözlemci bir sabırla sürdürüyor. Diyaloglar, büyük cümlelerden çok, günlük hayattaki küçük kırılma anlarına yaslanıyor. Karakterler açıklama yapmıyor; travmaları, davranışlarındaki zikzaklardan, suskunluklarından sızıyor.

Yeni Amerikan Kimliğine Dışarıdan Bakmak

Film, eleştirmenlerin “Yeni Amerikan Kimlik Dramı” diye adlandırdığı damara çok net oturuyor. Göçmenler, savaş gazileri ve güvencesiz çalışanlar üzerinden, çağdaş Amerika’ya içeriden bir eleştiri getiriyor; ama slogan atmadan, manifesto yazmadan, iki yalnız insanın hikâyesi üzerinden.

Aişe’nin Uygur kimliği, yalnızca bir arka plan bilgisi değil; yerinden edilme hâlinin beden ve zihin üzerindeki etkisini taşıyor. Skinner’ın PTSD’si ise, cepheden dönmüş pek çok askerin yaşadığı, ama çoğu zaman istatistiklere gömülen bir gerçekliğin temsilcisi. Film, bu iki farklı çatışma bölgesini —Orta Doğu savaşları ve Uygur’ların maruz bırakıldığı baskı— New York’ta kesiştirerek, savaşın coğrafyalar arasında taşınan bir yük olduğunu hatırlatıyor.

Aşk mı, Sığınak mı?

Filmin duygusal omurgasını, Aişe ve Skinner’ın on–off ilişkisi oluşturuyor. Birlikte yaşama ve evlilik ihtimali, Aişe için aynı zamanda yasal statüye giden bir kapı, Skinner içinse sorumluluktan korkutan bir eşik. Yönetmen, bu dinamiği şeffaf bir gerçekçilikle çiziyor:
Bu ilişkinin içinde sevgi de var, bağımlılık da; umut da var, istismar ihtimali de.

Hikâyenin çerçevesi, Aişe’nin hayatını bir aile üyesine anlatır gibi yazdığı mektup/günlük formuyla dar bir zamansal süreye oturuyor. Bu tercih, filme hafifçe ağıt tonunda, elegik bir atmosfer kazandırıyor. Seyirci, yaşananların hem tam içinde, hem de bir anlatının filtresinden geçmiş hâlini izliyormuş hissine kapılıyor.

Bing Liu’nun Bakışı: Belgeselden Kurmacaya

Liu’nun belgesel kökeni, filmin en güçlü taraflarından biri. Kamera, karakterleri yargılamıyor; iyi–kötü, haklı–haksız diyalektiğinden kaçan bir empati alanı açıyor. Mekânlar kirli, dar, sert; ama asla egzotikleştirilmiyor. Aişe’nin ve Skinner’ın dünya ile kurduğu kırılgan ilişki, büyük dramatik patlamalar yerine küçük jestlerle örülüyor.

Başrolleri paylaşan Sebiye Behtiyar (Aişe) ve Fred Hechinger (Skinner), bu yaklaşımı taşıyan performanslar sergiliyor. Kimya, klasik sinema romantizmi gibi “parıldamıyor”; ama tam da bu kırık, dengesiz hâl, filmin duygusunu belirliyor. Eleştirmenlerin övdüğü, izleyicilerin bir kısmının “zorlayıcı” bulduğu nokta da burada.

Ödüller, Eleştiriler ve Seyircinin Mesafesi

Preparation for the Next Life, eleştirmenlerden şimdiden güçlü bir onay almış durumda.

  • Metacritic’te 83 puanlık Metascore, bağımsız bir dram için dikkat çekici bir seviye.

  • Film, aralarında Gotham Ödülleri adaylığının da bulunduğu iki önemli adaylıkla, ödül sezonunda adının geçeceğini şimdiden belli ediyor.

Bu eleştirel başarının yanında, seyirci tarafında daha parçalı bir tablo var:
IMDb’deki 6.6/10’luk kullanıcı puanı, filmin herkese hitap etmeyen yapısını doğruluyor. Bazı izleyiciler, ilişkinin “kimyasını” zayıf, anlatıyı ise “dolambaçlı ve tekrar eden” buluyor. Ancak tam da bu bölünmüşlük, filmin tonunu netleştiriyor:
Bu, konforlu bir aşk hikâyesi değil; seyircinin de duygusal olarak risk almasını talep eden bir film.

Apartman No:26 Notu

Yaranın Kenarında Kurulan Bir Hikâye

Preparation for the Next Life, savaş sonrası travma, göç, görünmez emek ve modern şehir yalnızlığı gibi ağır başlıkları, tek bir büyük cümlenin içine hapsetmek yerine, iki insanın ufak hareketlerine, tereddütlerine ve yanlışlarına yayarak anlatıyor. Ne Aişe tam kurtuluyor, ne Skinner tam iyileşiyor. Ama film, bu tam olmamanın, bu yarım kalmışlığın içinden bir tür kırılgan umut çıkarıyor.

Bing Liu, ilk kurmaca filminde, hikâyesini “mükemmel bir anlatı”ya dönüştürmekten çok, hakiki bir karşılaşma hissi bırakmanın peşinde. Sonuç:
Yorucu, ağır, yer yer rahatsız edici; ama kapattıktan sonra da uzun süre zihinden çıkmayan bir film.

Göçmenlik, savaş sonrası hayat, görünmez işçilik ve aşkın hangi şartlarda mümkün olabildiği üzerine düşünmek isteyenler için Preparation for the Next Life, 2025’in atlanmaması gereken bağımsız işlerinden biri olarak yerini alıyor.

Bu haber adada kalmaya devam etsin mi?

0 People voted this article. 0 Upvotes - 0 Downvotes.
Yükleniyor
svg