Kang Ha-neul’un başrolünde yer aldığı Güney Kore yapımı Wall to Wall, sıradan bir apartman problemini—katlar arası ses gürültüsünü—bastırılmış toplumsal gerilimin, bireysel çöküşün ve kentsel paranoyanın merkezine yerleştiriyor. Kim Tae-joon ve Sharon S. Park’ın birlikte yönettiği film, modern şehir yaşamının boğuculuğunu yalnızca bir ses üzerinden inşa ediyor: üst kattan gelen, bitmek bilmeyen, ritimsiz bir tıkırtı.
Woo-seong, yıllardır çalışarak sahip olmayı başardığı 84 metrekarelik evine taşındığında huzur ve aidiyet hissiyle doludur. Ancak bu yeni başlangıç, kısa sürede bir kabusa dönüşür. Yukarıdan gelen sesler, ilk başta sinir bozucu küçük detaylar gibi görünür. Fakat bu sesler zamanla Woo-seong’un uykularını, iş hayatını ve nihayetinde akıl sağlığını ele geçiren bir takıntıya dönüşür. Komşularla yapılan konuşmalar bir işe yaramaz; kimse bu sesin kaynağını kabul etmez, aksine tehditkâr veya küçümseyici tavırlarla karşılık verir.
Filmin asıl gücü, izleyiciyi sadece Woo-seong’un yaşadığı gerilime ortak etmekte değil, aynı zamanda bu gerginliği yavaş yavaş inşa ederek, kent yaşamının görünmeyen travmalarını göz önüne sermekte yatıyor. Apartman yaşamının sunduğu “gizli” cehennemin içinde, ses yalnızca bir rahatsızlık değil; tüm sistemin çöküşünü tetikleyen bir sembole dönüşüyor. Woo-seong’un mantıklı çözüm arayışı, kısa sürede paranoya, takıntı ve sonunda gerçekle kurduğu bağın zayıflamasıyla sonuçlanıyor.
Film, klasik bir gerilim yapısından uzaklaşıp sosyal gerçeklikten beslenen bir psikolojik dram haline geliyor. Gerçekten de Güney Kore’de inter-floor noise (katlar arası ses) sorunu o kadar yaygın ki, bu konu haberlerde dahi yer buluyor; hatta bazı olaylar ölümle sonuçlanıyor. Wall to Wall tam da bu gerçekliğin üzerine kurgulanıyor ve günlük yaşamın sıradanlığını bir gerilim aracı olarak kullanmayı başarıyor.
Kang Ha-neul’un performansı, karakterin giderek çözülen ruh halini güçlü biçimde yansıtırken, Yeom Hye-ran’ın oynadığı apartman temsilcisi karakteri, sessiz tehditkârlığıyla filmin tansiyonunu daha da yükseltiyor. Filmin ikinci yarısında bazı izleyiciler için temposunun dağınık olabileceği yönünde eleştiriler olsa da, ilk yarıdaki klostrofobik atmosfer ve sesin bir işkence biçimi haline gelişi güçlü biçimde aktarılıyor.
Son yıllarda Güney Kore sinemasında öne çıkan sosyal korku ve sınıf çatışması temalarının izinden giden bu yapım, Parasite’ın açtığı yoldan farklı bir frekansta ilerliyor. Burada düşman; doğrudan karşıya alınmış bir sistem ya da antagonist değil, onun ses biçimindeki yankısı. Kendi evinde huzur ararken, duvarın ardındaki karanlığa hapsolan bir adamın trajedisini izliyoruz.
Netflix’te yayınlanan ve tüm dünyada erişime açık olan Wall to Wall, yalnızca Güney Kore şehirlerine değil, bütün büyük kentlerin ruhuna dokunuyor. Kalabalığın içinde yalnız, duvarların ardında herkesin birbirine çok yakın ama bir o kadar yabancı olduğu bir düzende yaşarken, hepimizin kulağında bir yankı var. Belki de sadece duymak istemiyoruz.
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum bırak