İlk gençliğini 2000’li yılların başlarında yaşayanlar için “Franz Ferdinand”ın hafızlardaki yeri çok ayrıdır. Adını tarih dersinde, suikast sonucu ölümü Birinci Dünya Savaşı’nı başlatan Avusturya-Macaristan Arşidükü olarak bildiğimiz “Franz Ferdinand”dan alan İskoç topluluk benzer bir etkiyle hayatlarımızın ortasına ani ve şiddetli bir giriş yapmıştı.
Kuruluşundan yalnızca iki sene sonra, tüm dünyayı sallayan Take Me Out (2004) adlı altın hitini çıkaran topluluk o yıl deyim yerindeyse İngiltere’den Amerika’ya tüm dünyayı kasıp kavurmuştu.Türkiye’de bu kasırgadan nasibini almış I say, “You don’t know” You say, “You don’t know” I say “Take me out” sözleri dönem gençliğinin marşı olmuştu.
2003 yılında yayın hayatına başlayan Dream Tv’nin çiçeği burnunda dönemine denk gelen bu çıkış, fazlasıyla ilgi görmüş, döneme damgasını vuran MTV video estetiğindeki görüntüleriyle neredeyse saat başı ekrana geliyordu. O yıllarda 16-17 yaşlarında olan bendeniz, başa sarmaktan heba ettiğim kasetlerimle yavaştan vedalaşmaya başlamış, gönlümü CD’lerin parlak dünyasına kaptırmaya başlamıştım bile. Paramparça olmuş mor converselerim ile aşındırdığım okul yolunda artık Walkman‘den CD çalara geçmiş yapmış bulunmaktaydım.Takip eden yıllarda memleket olarak gruba hayranlarımız katlanarak artmış, liseden üniversiteye geçiş yapılmış, tabiki efsane Rock’n Coke festivalinde yerler alınmıştı.
Kariyerlerinin en parlak dönemlerinden biri olan 2007 yılında Rock’n Coke’un headliner’ı olarak izleme fırsatı bulduğum Franz Ferdinand ile yıllar sonra yaptığım söyleşide o günleri sorduğumda, solist Alex Kapranos’un gözleri dolu dolu olmuştu. Ne o festivali ne de çaldığım müzisyen arkadaşlarımı unutmadım derken hiç şüphesiz 2017 yılında aramızdan ayrılan Audioslave efsanesi Chris Cornell’i kastediyordu.
“Hayat asla kolay olmayabilir, ama lanet olası gece-gündüzü yaşamaya devam edeceğiz.”
O günlerin efsaneliği üzerine sayfalarca yazabilir, konuşabiliriz ancak Kapranos’un da dediği gibi “yaşadığımızı hatırlamakta” fayda var. Alex Kapranos yeni albüme ve bu günlere dair; “Hayat asla kolay olmayabilir, ama lanet olası gece-gündüzü yaşamaya devam edeceğiz” diyor.
“Bunlar fırtınalar içinde dans edişimiz!”
Albümde Kapranos’un Yunan köklerinden gelen rembetika esintili Black Eyelashes’a bayıldım. Favorim ise bolca elektronik öğeler içeren Hooked oldu. Fena halde cazibeli ve tam da hedefledikleri gibi dans ettirme odaklı… Build It Up ve Night or Day, fırtınalar içinde dans edişimizi simgeleyen tam bir FF hiti…
Kapranos ve ekibin diğer demirbaş üyesi Bob Hardy ile yaptığım söyleşide grup her fırsatta bağlı olduğu köklere sıkı sıkıya tutunduğunun altını çizmişti. Yıllar içinde grupta çok fazla değişiklik olsa da grup ilk duyduğunuzda işte tam bir FF şarkısı dediğimiz o hissi asla kaybetmedi. Farklı türlere göz kırpsalar da, yaptıkları cover şarkılara bile kendilerine ait bir imza atmayı başardılar.
Özetle Always Ascending’den 7 yıl sonra gelen yeni albüm The Human Fear tam anlamıyla grubun köklere dönüşünü simgeliyor. Grubun eski hayranları olan bizleri asla hayal kırıklığına uğratmayan bir albüm. Bu his, açılış şarkısı Audacious’tan itibaren yarım saatlik albüm süresi boyunca tüm vücudunuza yayılarak sizi aniden Rock’n Coke yıllarına ışınlıyor. Bu hissettirdiği tatlı retro duygu için bile dinlemeye değer, yani geçmiş değil bugün gibi…
Aklında bir şey mi var?
Yorumları göster / Yorum yap